7 Temmuz 2024 Pazar

Euro 2024 Notları & Hollanda: 2 - Türkiye: 1

Oyun ve sonuç açısından 2008 Almanya yarı finaline çok benzer bir maç oldu. 2008'de turnuvanın en büyük sürprizlerinden biri olarak yarı finale kadar gelmiş, Almanya karşısında turnuvanın kendi adımıza en iyi oyununu oynamış, skorda da öne geçmiş ancak son dakikalarda gelen iki golle maçı kaybetmiştik. Bu maçın da hikayesi benzer bir şekilde gelişti, çeyrek finallerdeki 8'li arasından en büyük sürpriz bizdik, 60'a kadar en iyi oyunumuzu oynadık, skor olarak öne geçtik ancak 70-75'te üst üste gelen iki gol maçı Hollanda'ya getirdi.

Maçın ilk 10 dakikasında Hollanda ikinci bölgeyi çok rahat geçerek ceza sahasına topu taşımayı  başardı. Burada dikkat çeken unsur bu atakların kanatlardan ziyade daha çok merkezden gelişmiş olmasıydı. Bu durum bir tesadüften ziyade kuvvetle muhtemel Montella'nın planladığı bir şeydi, Gakpo-Dumfries'in etkinliğini kısıtlayarak hücum aksiyonlarını üreticiliklerinin daha sınırlı olduğu merkezden yapmaya zorlamamız sonuç verdi, bu dilimde her ne kadar oyun üstünlüğü Hollanda'da da olsa bu ciddi bir pozisyona dönüşmedi. İlk direnci bu şekilde kırdıktan sonra 15'ten sonra oyunun ibresi de ufak ufak bize dönmeye başladı, topa sahip olma oranımız her geçen dakika arttı ve dolaylı olarak Hollanda'yı adım adım kendi yarı sahasına hapsettik. Gol de bu baskının sonucu 35'de geldi. 70'te skor 1-1 olana dek de planını işletmeye devam eden bir takım vardı sahada, geride az adamla yakalanmadık veya çıkışlarda basit hatalar yapmadık; hücum tarafında ise Barış'a uzun vurduğumuz toplar ve Arda'nın orta sahadaki oyun kuruculuğu sayesinde fırsatlar yakalamaya devam ettik. Skoru 1-1 yapan gol aslında oyun akşında gayet beklenebilirdi ancak hemen 5 dakika sonrasında ikinci golün gelmesi maçın fişini çeken unsur oldu. Oyunun her iki tarafında da oldukça iyi geçen bir 70 dakika sonra 5 dakikada yenen 2 golü futbol sınırları içinde açıklamak mümkün olmuyor maalesef. Değişiklikler için ikinci golün gelmesini beklemek yerine örneğin 60 civarında Kerem-Okay oyuna girseydi farklı bir skor görebilir miydik, bu da aklımızda hep bir soru olarak kalacak.

Bu takımın uzun vadede önü gayet açık. Oyun disiplini ve oyun içi reaksiyonlar açısından böylesine genç bir kadronun bu denli bir performans göstermiş olması gerçekten takdire şayan. En basitinden 2-1 sonrası verilen reaksiyon ve buna istinaden bulduğumuz sayısız pozisyon bunun bir kanıtı olsa gerek. Geriye düştükten sonra bir psikolojik çöküş yaşayıp 75-90 arası cevap verememek de gayet olası bir senaryoydu ancak -sonuca ulaşmasa da- bunun tam tersini gördük. Türkiye milli takımının hoca ve oyuncu grubu açısından bir istikrara kavuşması şimdiye dek pek mümkün olmadı ancak uzun süre sonra ilk defa önümüzde bunu sağlamak için ciddi bir fırsat var. Hocayı ve kadroyu sürekli kurcalayarak bu fırsatı heba etmek yerine bu iskeletin iyice sağlamlaşmasına müsaade etmek, 2026 Dünya Kupası katılımından başlayıp Türkiye'de yapılacak Euro 2032'ye dek uzanacak güzel bir hikayenin yazılmasına vesile olabilir. 

Spor hikaye anlatımında çok kullanılan bir tabir vardır: 'hep oralarda olmak'. Bu tabir bir tık klişe olsa da aslında ana fikri çok önemlidir: 'hep oralarda olamayan' takımların bir seferlik başarılarının iyi bir orta/uzun vade planlama ile bir istikrara kavuşması. Türkiye milli takımının da önünde iki seçenek var: ya 10-15 senede bir turnuvalarda sürpriz yapan ülke kimliğimizi devam ettireceğiz ya da istisnasız her turnuvaya katılan, turnuva içinde de minimum 2.tur gören -en güzel örnek İsviçre- bir takıma dönüşeceğiz. İkinci opsiyondaki senaryoya ulaşmak haliyle daha zor ama kesinlikle daha kıymetli. Bu takımın yıllar içerisinde büyümesini ve ikinci opsiyona doğru adım adım kaymamızı izlemek en büyük hayalimiz.

6 Temmuz 2024 Cumartesi

Euro 2024 Notları & İspanya: 2 - Almanya: 1

Turnuvanın isim açısından şu ana kadarki en büyük maçı oldu İspanya-Almanya. Favori iki ülke, buna ek olarak iki taraf da çeyrek finale kadarki yollarında bunu iyi oyunla da desteklediler. Bu tarz eşleşmelerde yüksek profillerin doğal sonucu olan yüksek beklenti genelde yerini oyun ve hikaye açısından hayal kırıklığına bırakır ama bu maç kesinlikle onlardan biri değildi. Çok yüksek tempolu, oyun üstünlüğünün sürekli el değiştirdiği, zaman zaman da oldukça sertleşen bir maç izledik. 

Bu iki takımın ortak yönlerinden biri de -elbette sağlık ve kart durumlarının da kendilerine yardımcı olmasıyla- ilk 11 istikrarları, bu açıdan turnuvanın ilk 4 maçında ilk 2 sırada sayabiliriz hatta kendilerini. İspanya bu istikrarı devam ettirdi ve de la Fuente ideal 11'iyle başladı, Nagelsmann ise sürpriz sayılabilecek bir hamleyle 3 değişikliğe gitti; Wirtz-Mittelstadt-Andrich yerine Sane-Raum-Emre. Özellikle Raum ve Emre Can'ın oyunun sertliğini arttırmaya yönelik hamleler olduğu anlaşıldı, nitekim Almanya'nın maçın fiziksel sertlik dozajını yukarda tutma niyeti ilk dakikadan itibaren kendini belli etti. İspanya'nın genç ve yetenekli kadrosuna karşı oyunu ayakların kalitesinden çok fiziksel mücadele odaklı bir noktaya çekme planı kağıt üstünde anlaşılabilir, nitekim ilk devrede de nispeten işledi. İspanya daha çok pozisyona giren taraf olmasına rağmen topu daha çok ayağında tutan ve tempoya yön veren Almanya'ydı.

10. dakikada sakatlanan Pedri'nin yerine oyuna giren Dani Olmo'nun ikinci devre başında gelen golü ise maçın gidişatını haliyle değiştirdi. İspanya bu noktadan sonra geri çekilerek kontra imkanlarını kovalama planına geçti. Ön üçlü Yamal-Morata-Neco'nun oyundan alması da bunun doğrudan bir göstergesi oldu adeta, de la Fuente biraz da risk alarak tamamen maçı 90'da bitirmeye odaklandı. Almanya'nın gol yedikten sonraki reaksiyonu oldukça iyiydi, oyuna rakip sahaya yığma ve kapanan savunmaya karşı üretim açısından başarılı bir sınav verdiler, bunun sonucu olarak çok sayıda pozisyona girmeyi de başardılar. Nagelsmann da Wirtz-Füllkrug-Andrich hamleleriyle bunu destekledi, Almanya bu değişikliklerle bir nevi ideal 11'ine dönmüş oldu. Gol de 89'da oyuna sonradan giren oyunculardan biri olan Wirtz ile geldi. 

Son dakika golüyle maçı uzatmaya taşıyan ekip uzatmaların daima favorisi olur, turnuvaların eleme maçlarının yazılı olmayan kuralıdır bu. Bunun en yakın örneği İngiltere-Slovakya maçı, son dakikada maçı uzatmaya taşıyan İngiltere, uzatma diliminin hemen ilk dakikasında Kane ile golü bulup fişi çekmişti. Bu maçta da benzer bir beklenti Almanya için oluştu, İspanya'nın ön üçlüsü oyundan alınmışken ve ivmeyi arkalarına almışken işi penaltılara bırakmadan bitirmeleri lazımdı ancak oyun olarak bunu destekleyemediler. Cezayı kesen isim de 119'da Merino oldu ve iş penaltılara kalmadan bitti ama beklentilerin aksine İspanya lehine bitti.

İspanya turnuvanın en pozitif futbolunu oynayan takımlarından biri, belki de birincisi. Hocalarının bu oyuncu grubu alt yaş gruplarında çalıştırması ve şimdi de A takım turnuvasında başlarında olması gibi çok güzel bir hikayeye de sahipler. Yarı finalde ise Fransa karşısında kendilerinin tamamen zıttı bir ekolü ve hocayı devirmeye çalışacaklar, tarafsız izleyicilerin desteğini alacaklarını öngörmek çok zor olmasa gerek.