10 Aralık 2022 Cumartesi

Dünya Kupası Notları & Fransa: 2 - İngiltere: 1

 

Turnuvanın kağıt üzerinde belki de şu ana kadarki en yüksek profilli maçıydı Fransa-İngiltere. Turnuvanın en kaliteli ve derinlikli kadrolarına sahip iki takım. Bunun üstüne çeyrek finale kadar üst düzey bir performansla neredeyse hiç zorlanmadan gelmeleri gerçeği de eklenince haliyle beklentiler de yükselmişti. Karşılaşmanın bu beklentileri fazlasıyla karşıladığını söylemek mümkün. Arjantin-Hollanda hikaye açısından ayrı bir seviyede kalabilir ancak İngiltere-Fransa'nın futbol açısından turnuvanın şu ana kadar en iyi maçı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Fransa kadrosunun fizik ve atletizm açısından rakipleriyle karşılaştırılamayacak bir düzeyde olduğu belliydi ancak bu maç özelinde bu detayı tekrardan vurgulamakta fayda var. Özellikle skoru da erken aldıktan sonra bu avantajı sonuna kadar kullandı Deschamps, 15-65 arasında oyunun kontrolünü çoğunlukla İngiltere'ye bıraksa da. Fransa'yı diğer takımlardan ayıran bir detay ise ilk 11'in ve her bir oyuncunun rollerinin çok keskin bir şekilde belli olması. Bu maçtaki rakipleri İngiltere başta olmak üzere favori takımların neredeyse hepsinde sürekli bir diziliş ve oyuncu seçimi tartışması süregelirken Deschamps, dizilişini ve 11'ini daha ilk maçtan net bir şekilde belirledi ve şimdiye kadar hiç bozmadı. Ortada Tchouameni ve Rabiot'nun dinamo olduğu, ortada Griezmann'ın 6-8-10 rollerini bir arada götürdüğü, kanatlarda Mbappe ve Dembele'nin tehlike yarattığı ve son olarak elbette ileride Giroud'nun bitirici rolünü üstlendiği bu kurgu, yara almadan yoluna devam ediyor. Şampiyon olurlarsa altın ayakkabı ödülü muhtemelen Mbappe'ye gidecek ama Griezmann ve Giroud da takımın ve turnuvanın en değerli oyuncusu olabilecek performanslar sergiliyorlar. Bu maç özelinde Kyle Walker'ın da Mbappe üzerindeki başarılı markajının da yardımıyla öne çıkan oyuncular oldular, nitekim skoru 2-1 yapan maçı koparan gol de Griezmann'ın ortasında Giroud'nun kafa vuruşuyla geldi. Turnuva sürprizlere çok açık gidiyor ancak geri kalan 4 takım içerisinde şampiyonluk açısından bir adım önde durduklarını söylemek yanlış olmaz.

İngiltere'de ise penaltı lanetleri peşlerini bırakmamaya devam ediyor. 2-1 sonrası Mount'un koşusunda skoru hızlı bir şekilde eşitleyecek fırsat ellerine gelmişti ancak Kane değerlendiremedi. Kane'in aslında maç genelinde iyi bir performans gösterdiğini söyleyebiliriz, hatta ilk devrede 1-0 sonrası takımın itici gücü o oldu önde kurduğu baskı ile. İngiltere'nın şoku atlatıp oyuna tekrar dahil olmasında en büyük pay onundu, ikinci devrede Henderson ve Saka'nın da devreye girmesiyle önce oyunu sonra skoru eşitlediler. Maç geneline baktığımızda Southgate'i eleştirmek haksızlık olur, böyle bir Fransa takımına karşı erkenden geriye düşmesine rağmen dirençlerinin kırılmaması kesinlikle büyük bir başarıydı. Ancak 1-1'den sonraki yaklaşımını da eliştirmek lazım, Fransa'nın 1-1'i kırmak için gaza bastığı anlarda kendisinin yaklaşımı daha muhafazakar oldu, oyuncu değişikliklerindeki gecikme bunun bir kanıtı. Mount-Grealish-Sterling oyuna daha erken girseydi sonuç ne olurdu merak etmemek elde değil. İngiltere iyi oyuna rağmen bir turnuvadan daha kupasız dönüyor ancak oldukça genç bir nüvelerinin olduğunu ve alttan üretimin de sürekli devam ettiğini (bkz. Bellingham) uzun vadede umutsuz olmaları için bir sebep yok, kendilerini bir süre daha bu noktalarda görmeye devam edeceğiz büyük turnuvalarda.


Dünya Kupası Notları & Fas: 1 - Portekiz: 0

 

Dünya Kupalarında 2002 Türkiye'den sonraki belki de en etkileyici underdog hikayesini yazmaya devam ediyor Fas. Turnuva dışına ittikleri takımlar arasına Belçika ve İspanya'dan sonra Portekiz'i de eklediler. Bu performanslarını daha da değerli kalan unsur ise sahaya gerçekten kaliteli bir futbol sunmaları, sonuna kadar hak edilmiş bir yarı final oldu bu. 5 maçta toplamda sadece 1 gol yediler, maçların neredeyse hepsinde oyunun temposunu ellerinde tutan taraf olmayı başardılar. Regragui'nin sadece 2.5 ay içerisinde oluşturduğu bu takım Dünya Kupası tarihinde kendilerine silinmeyecek bir yer edinmeyi başardı şimdiden.

Fas'ın oyununu gol öncesi ve gol sonrası olarak ikiye ayırmak mümkün. Gol öncesinde topu olabildiğince rakibe verip geriden hızlı çıkmayı planladılar, bu planları da gayet iyi bir şekildi işledi, ilk devrede oyunun net hakimi Fas'tı. Tempoyu düşürmek gibi bir niyetleri asla yoktu, aksine oyunun hızını üst seviyede tutmak için ellerinden geleni yaptılar. Topa bu kadar az sahip olan bir takımın tempoyu yükseltme ve düşürme konusunda ipleri elinde tutabilmesi de ayrıca şapka çıkarılması gereken bir detay. Bu kontrollü tempo, Portekiz'in de ek bir çözüm üretememesi ile meyvesini 41'de verdi, Attiyat'ın ortasında nefis yükselen En-Nesyri kafa vuruşuyla skoru 1-0 yaptı. İkinci devrede ise, biraz da personel eksikliğinden ve üst düzey eforla geçen 4.5 devrenin getirdiği yorgunluktan, tamamen kapanan bir Fas izledik. Amrabat'ın önderliğinde blok savunma konusunda da hatasız bir performans gösterdiler, birçok tehlikeli gol ayağına sahip Portekiz'e karşı gol yemek bir kenara girdikleri pozisyon sayılarını dahi minimumda tuttular. Belçika, İspanya ve Portekiz'i turnuva dışına iten bir takıma artık underdog denemez, karşıdan kim gelirse gelsin yarı finale net favori olarak çıkmayacakları aşikar.

Portekiz adına ise tamamen hayal kırıklığı olan bir son oldu. İsviçre karşısında gösterilen dominasyonun da etkisiyle belki de erkenden yarı final havasına girip Fas'ı küçümsediler, nitekim ne ilk devre skor 0-0'ken ne de ikinci devre gole ihtiyaçları varken yaratıcı bir çözüm göremedik Santos hocadan. 80-85'den sonra son çare olarak başvurulması gereken doldur boşalt oyununa daha 60. dakikadan itibaren bel bağladılar. Akan oyunda kilidi açmak için bir B planı görmek bir kenara dursun korner organizasyonlarında dahi aynı şeyi deneyip farklı sonuçlar bekleyen bir görüntüleri vardı. Fas'ın da yorgunlukla beraber mecburen kapanmasının ardından 30 dakika boyunca baskı kurmayı başardılar ama bu baskı üretkinliğe dönüşmedi hiçbir şekilde. Ronaldo bir kenara, ilk 11'de Cancelo, Leao ve Carvalho'yu görememek personel kararlarını ciddi derecede sorgulacaktır Santos'un. Ronaldo için de oldukça yürek burkan bir son oldu. Turnuva öncesi Manchester United'la yaşadığı sorunlarla başlayan süreç, kaptanı olduğu milli takımda benchte bırakılmasına ve nihayetinde silik bir son Dünya Kupası performansıyla sonuçlandı. Gönül isterdi ki, yarı final-final gelmese dahi Ronaldo'dan alışık olduğumuz görkemli bir performans ile en büyük sahneden inseydi ancak maalesef gerçekler bu şekilde tezahür etmedi.


Dünya Kupası Notları & Arjantin: 2- Hollanda: 2 (pen: 4-3)

 

Son 20 yılın Dünya Kupası şampiyonlarına baktığımızda hep iyi takımlar görüyoruz: 2006 İtalya, 2010 İspanya, 2014 Almanya, 2018 Fransa...Hepsi güçlü bir oyuna sahip, karakteri olan ve dolayısıyla aldıkları şampiyonlukları sonuna kadar hak eden takımlardı. Ancak Dünya Kupası'na 'romantik' taraftan da bakan insanlar için hep bir şey eksikti bu takımlarda: evet güçlü bir oyunları vardı ama sürükleyici bir hikayeleri yoktu, kupa yollarında ikonik anlar yoktu veya çok nadirdi. 2022 Arjantin kupaya ulaşabilir mi bilinmez ama eğer ki mutlu sona ulaşırlarsa, son yılların hikaye açısından en dolu takımı olacakları aşikar. İlk maçlarını kaybedip daha ikinci maçlarından elenmenin kıyısına gelmeleri ve o dip noktadan yeniden doğmaları, kupanın açık ara en iyi tribününe sahip olmaları ve maçları adeta ev sahibi gibi oynamaları, turnuva tarihine geçecek bir çeyrek final maçı ve elbette son olarak, fotoğraftaki adam. 

Messi'nin son Dünya Kupası olması elbette onun adına beklentileri arttırmıştı ama muhtemelen kimse bu derece imza bir performans beklemiyordu. Meksika ve Avustralya maçlarında tıkanan oyunu tamamen kendi yarattığı goller ile açmasının ardından bu sefer de Hollanda kilidini 4 kişiyi birden eksilten muazzam bir asistle açtı. Ardından 70'te de penaltısı ile skoru 2-0'e taşıdı. Hollanda son 10 dakikada skoru 2-2'e taşıyıp uzatmalara morali tavan yapmış bir şekilde giderken oyunun hikayesini değiştirip tempoyu yine takımına kazandıran da yine oydu. Van Gaal'in Messi'ye yaklaşımı topsuz alanda yüksek markajla ilk noktada topu ayağından uzak tutmaktı ve bu planı kısmen başarılı bir şekilde de uyguladı ancak yine de yeterli olmadı. Messi'nin bu tarihi turnuva performansında en etkileyici unsur sadece mükemmel futbolla sınırlı kalmayıp oyuna ve skora etki açısından maksimum verimliliğe sahip bir turnuva geçirmesi. 

Messi harici Arjantin performansına baktığımızda ilk golü yedikleri 83'e kadar kusursuz olmasa da oldukça iyi bir oyun ortaya koyduklarını belirmekte fayda var. Hollanda'nın kendilerini sindirmeye çalışan oyununa karşın sabırlı davrandılar, önde topa baskıdan asla vazgeçmediler ve bu sayede oyunun temposunu hiçbir zaman tamamen Hollanda'nın eline vermediler. Ortalama üstü bir savunma performansının da altını çizmekte fayda var, Meksika maçından bu maçın 83. dakikasına kadar geçen 353 dakikada sadece 1 gol yediler ve buna ek olarak verdikleri pozisyon sayısını da minimize ettiler. 2-1 ila 2-2 arasındaki 18 dakika ise maalesef felaket bir sekanstı Arjantin adına. Oyunu soğutmayı başaramadılar ve Hollanda'nın her geçen dakika baskıyı arttırmasına izin verdiler. Hırvatistan karşısında final vizesi alıp alamayacaklarında 0-83 ve uzatmanın ikinci devresindeki tempolarını mı sergileyecekleri yoksa 83-90+11 arası performanslarına mı dönecekleri belirleyici olacak.

Hollanda'da gol için plan ilk etapta ABD maçındaki planın kopyasıydı. Topa sahip olma oranını arttırıp tempoyu düşürmeye çalıştılar ancak golleri de toplu oyun sonrası set aksiyonlarının aksine kapılan toplarda orta sahayı hızlı geçip; ortada Depay, çizgide Dumfries, önde de Gakpo ile pozisyon aradılar. Karşılarında bu planı çok iyi karşılayan bir Arjantin olunca, önce 64'te De Jong'u 78'de de Weghorst'u oyuna atıp tamamen uzun forvetlerine hava toplarında kullanmayı amaçladı Van Gaal, bunu da başardı. Uzatmalara giderken moral avantajı net bir şekilde ellerinde tutuyorlardı, bunu değerlendirememeleri kendilerine tura mal oldu. Penaltılardan önce de uzatmanın ikinci devresinde de pekala golü yiyip elenebilirlerdi, Arjantin'in girdiği ve değerlendiremediği pozisyonların haddi hesabı yoktu o 15 dakikalık sekansta.

2-0'dan son 10 dakikada 2-2 olan bir maç, unutulmaz bir seri penaltı atışları, Messi'nin ikonik performanslarına bir yenisini eklemesi, 13 sarı kartla Dünya Kupası rekorunun kırılması, maç içerisindeki yüksek gerilim ve maç sonundaki olaylar...Turnuvada izleyeceğimiz daha 6 maç var ancak bu maç şimdiden kupanın en iyi maçı adayları listesine güçlü bir şekilde adını yazdırdı.

9 Aralık 2022 Cuma

Dünya Kupası Notları & Hırvatistan: 1 - Brezilya: 1 (pen: 4-2)

 

Hırvatistan'ın Brezilya karşısında rahatlıkla esinlenebileceği bir plan vardı: İsviçre'nin Brezilya karşısında oyunu 80'e kadar eline kadar tutan planı. Çok daha iyi bir kadroyla bu planı en az İsviçre kadar iyi işletebilmeyi amaçladılar, nitekim maçın hikayesi de bunun üzerinden oluştu. Eleme maçlarında görece zayıf takımın klasik planı olan topu rakibe verip geride yerleşip fırsat buldukça kontra denemek yerine Brezilya'nın tempoyu asla eline almasına izin vermeyen, bunu da zaman zaman topa sahip olarak zaman zaman da orta sahada baskıyı arttırıp Brezilya ön dörtlüsünün ortalama oyun pozisyonlarının normalin geride oluşmasına yol açan bir Hırvatistan vardı. Neymar'dan çok Rapinha ve Vinicus'u geriye itmeleri bu ikilinin en tehlikeli oldukları noktalarda birebir pozisyonlar yakalamasının önüne geçti, orta sahada da Modric'in liderliğinde baskın bir Hırvatistan olunca (bunu Paqueta-Casemiro ikilisine karşı yapmış olmaları daha da etkileyici yapıyor) Brezilya'nın üretebileceği çözümler azaldı.

Brezilya ritimle çalışan bir takım. Bu ritimi yakaladıklarında turnuvanın belki de en yüksek potansiyele sahip takımı, nitekim bunu Sırbistan ve Güney Kore karşısında gösterdiler. Ancak 1-0'ı erken bulamadıklarında yaşadıkları krizin fragmanını İsviçre maçında izlemiştik. Bu maçta da Neymar'ın üst üste iki verkaçıyla tek başına yarattığı enfes gol, yine krizi bir şekilde atlattıklarını düşündürdü ancak Petkovic'in golü senaryoyu en başa çevirdi. Tite'nin oyuncu değişiklikleri dahil 120 dk boyunca farklı bir çözüm ortaya koyamaması iyi kadronun gölgelediği hocalık eksikliklerini göz önüne serdi. Set hücumunda bu kadar tıkandıkları bir maçta kaptırdıkları topları önde basarak Hırvatistan'ı eksik yakalamayı çalışmayı daha çok denemeleri olasıydı ancak bunu nedense tercih etmediler. Çok kalp kırıcı bir şekilde elendiler ancak 120 dk boyunca sahaya bir çözüm koyamayan takım için çok da haksız bir elenme olmadı bu. 

Hırvatistan ise son Dünya Kupası'ndaki finalden sonra bu sefer de yarı final yaptı. Modric önderliğinde ayakları yere basan çok sağlım bir takım görüntüsü çiziyorlar ve şu ana kadarki 5 maçlarında yakaladıkları namağlup seriyi sonuna kadar hak ettiler. 

4 Aralık 2022 Pazar

Dünya Kupası Notları & Fransa: 3 - Polonya: 1

 

Star performansı açısından çok bereketli bir turnuva olmuyor şimdiye kadar Dünya Kupası. Takımını sırtında taşıyan bireysel performansları saymak istesek bir elin parmaklarını geçmez muhtemelen. Ancak öyle iki adam var ki, tek başlarına neredeyse bu argümanı tersine çevirmeye ant içmişler: Messi ve Mbappe. Ortaya koydukları oyunun çok etkileyici olması bir kenara, performanslarının hep kritik noktalarda takımlarının kırılma noktalarında zirve yapması, bu performansları istatistik kağıdını dolduran rakamlardan çok daha öteye taşıyor. Nitekim dün Messi, bugün de Mbappe; takımlarının tur krizine doğru adım adım gittiği anlarda tam zamanında maçın hikayesini değiştiren hamlelere imza attılar. Mbappe'nin atılan 3 golde de imzası vardı, ilk golde Giroud'ya nefis bir asist yaparak perdeyi açtı, 2. ve 3. gollerde ise turnuvanın en iyi golleri arasına girmeye aday iki gol bıraktı Polonya kalesine. 

Fransa'nın diğer tepe takımlara karşı kendilerini öne çıkaran üç ana etken var: net bir ilk 11, üst düzey atletizim-fizik kalitesi ve kapalı savunmayı açma maharetleri. Net bir ilk 11 konusunda krediyi elbette Deschamps'a vermek lazım. Bu kadar çok sakatla geldikleri turnuvada net bir 11 oturtmuş olmak büyük başarı, Arjantin gibi hala en optimal 11'ini takımları gördükçe bu faktörün değeri daha net anlaşılıyor. Üst düzey atletizm ve fizik kalitesi yeni bir şey değil, Fransa'nın bir süredir diğer ülke takımlarına üstünlük kurduğu bir nokta. Ama bu kozun yıllar içerisinde daha da olgunlaştığını ve Deschamps tarafından daha verimli bir şekilde kullanıldığını gözlemlemek mümkün. Rakip olarak Polonya, oyun olarak olmasa da fizik mücadele açısından ciddi bir testti, oldukça başarılı bir şekilde geçmiş oldular bu sınavı. Kapalı savunmayı açma noktasında ise Mbappe'nin katkısından bahsetmeye zaten gerek yok ancak bu noktada Griezmann'a ayrı bir parantez açmakta fayda var. Mbappe-Dembele-Giroud'ya kıyasla gol yollarında çok gözükmese de onların arkasında 6-8-10 numara rollerini bir arada harmanlayan ve orta saha-hücum bağlantısını nefis bir şekilde kuran bir Griezmann performansı izliyoruz. Fransa, bu turnuvada Kante-Pogba ikilisini aramıyorsa bunu en büyük ölçüde Griezmann'a ve onu bu şekilde verimli kullanan Deschamps'a borçlu.

İlk 16'ya kalan takımlar arasında bu noktayı en hak etmeyen takım muhtemelen Polonya'ydı. Oldukça sönük bir futbol ile, sadece Suudi Arabistan'a attıkları 2 gol ile gruptan çıkmayı başarmışlardı. Dolayısıyla Fransa'ya karşı üretecekleri çözümler açısından da beklenti düşüktü ama belki de bu düşük beklenti sebebiyle sahada oldukça iyi duran bir Polonya izledik, en azından ilk gole kadar. Özellikle 20-45 arası oynadıkları 25 dakika, grup maçları dahil en iyi 25 dakikalık sekanslarıydı. Oyunu geride kabul edip kontra deneme formulünü aşıp adım adım topa sahip olma oranını arttıran ve tempoyu eline alan bir Polonya izledik bu sekansta. İronik bir şekilde, golü de tam bu sekansın sonunda yediler. 1-0 gerideyken ise çok bir şey sunamadılar oyun açısından. Bu 25 dakika, kendilerini nihai hedefe ulaştırmasa da belki de onları son 16'nın en olumsuz hatırlanan takımı olmaktan kurtardı.

Dünya Kupası Notları & Arjantin: 2 - Avustralya: 1

 

Grup aşamasındaki performansları Arjantin adına karmaşık hisler oluşmasına yol açtı. Meksika maçında Messi'nin golüne kadar tıkanmış bir oyun, Polonya karşısında Messi'ye dahi ihtiyaç duymadan turnuvanın en üretken oyunlarından biri, Suudi Arabistan maçında gece gündüz kadar farklı iki devre...Bu takım aslında kimliğini arayan, kadrosu henüz oturmamış bir takım değil. Aksine, kupaya gelirken 36 maçlık kaybetmeme serisi yakalayan, bu süreçte iki kupa kazanan ve oyunu nispeten oturmuş bir takım. Turnuva içerisinde yaşadıkları bu git geller ise Arjantin'in kupada gideceği son noktanın kestirilmesini oldukça güç kılıyor.

Bu maçı Arjantin adına grup aşamasındaki maçlardan birine benzetmemiz gerekirse en yakını Polonya maçı olur muhtemelen. Gole kadar tıkanan bir oyun, kapanan savunmaya hiçbir çözümü yokmuş gibi sahada duran bir takım ve kurtarıcı olarak yine ipleri eline alan Messi. Senaryo açısından sadece golün geliş dakikası farklıydı, 35'de nispeten erken gol maçın büyük bir krize girmesine önledi Arjantin adına. 57'de ise maçın başından beri önde baskıyla hata kovalayan Alvarez, De Paul'ün de yardımıyla bu çabasının meyvesini aldı ve skoru rahat bir noktaya getirdi. Scaloni dört maç içerisinde çok farklı kombinasyon denemiş oldu ön tarafında, bu açıdan kupa adayı takımlar arasında en çok değişiklik yapan takım olabilir Arjantin. Kombinasyonların arasında en işlevselinin hangisi olduğunu görmesi adına faydalı da olmuş olabilir durum veya aksine oturmuş bir 11'in olmaması ciddi bir rakip karşısında zaafiyet de yaratabilir. Bu ihtimallerden hangisinin geçerli olduğunu Hollanda karşısında göreceğiz. Görsel olarak her zaman tatmin etmese de daima iyi bir plan sahaya koymayı vaat eden Van Gaal'in Hollanda'sı karşısında tek başına Messi yeterli olmayacaktır. Şu ana kadarki maçlarda Messi'nin sayesinde taktiksel bir yaratıcılığa ihtiyaç duymadılar ancak çeyrek finalde aynı senaryonun olmayacağı çok muhtemel.

Avustralya tarafında ise olumlu bir not olarak gole kadar olan kusursuz alan ve adam savunmalarından bahsetmekte fayda var. Çizgi savunmasında ve ikili markajlarda çok iyi bir performans gösterdiler ilk 35'de. Kuvvetle muhtemel, oyun planları disiplini elden bırakmadan skoru 60-65'e kadar 0-0'a bağlayıp, Arjantin'i panik moduna sokup ardından da kontralarda bir gol bulmaktı, tıpkı Danimarka maçında yaptıkları gibi. Planlarını da tıkır tıkır işletiyorlardı ancak Messi karşısında çareler tükeniyor, kaderlerinden kaçamadılar. Grup aşamasında elenen takımların profiline baktığımızda turnuvayı bu kısıtlı kadroyla son 16'da kapatmak oldukça büyük bir başarı kendileri adına.

3 Aralık 2022 Cumartesi

Dünya Kupası Notları & Hollanda: 3 - ABD: 1

 

Hollanda-ABD kağıt üstünde ikinci turun üst segmentte eşleşmelerinden biri olsa da en merak edilen maçlarından biri değildi. Bu durumda Hollanda'nın grup aşamasından lider çıksa da gösterdiği nispeten sönük futbolun ve ABD'nin gol yollarındaki sıkıntılarının payı büyüktü. Ancak golün de erken gelişiyle birlikte oldukça iyi bir seyirlik sundu bu maç. Skorun Hollanda lehine tecelli etmesinde ise daha iyi bir hocalık performansı ve bağlantılı olarak daha iyi bir oyun planı belirleyici faktör oldu.

Van Gaal'in maç önü planının ne olduğunu ilk 45 dakikada Hollanda'nın hem toplu hem topsuz oyundaki tercihlerinden çıkarmak mümkün oldu. Musah-Adams-Mckenize orta saha üçlüsü ABD'nin oyun karakterini başlıca oluşturan üçlü ve nitekim grup aşamasında gösterdikleri çok kaliteli olmasa da çok dinamik olan oyun, bu üçlünün eseri. Van Gaal'in planı da ABD'nin bu güçlü yanının oyunu sürüklemesinin önüne geçmekti. Bunun uğruna topa sahip olma oyunundan tamamen vazgeçti (maç sonu topla oynama: ABD: 53%-Hollanda: 35%) ve hücum aksiyonlarını orta sahada kapılan toplarda kaleye hızlı kurmak üzerine kurguladı. Üçlü savunma bu planı uygulamaya el verdi, Blind ve özellikle Dumfries kanat bek görevindeydi, Depay biraz daha derine çekilerek oyun kuruculuk rolünü üstlendi, Gakpo ise ileride üretim merkezi rolündeydi. Nitekim ilk devrede golleri de bu plan sayesinde buldular, birbirinin neredeyse kopyası olan iki pozisyonda Dumfries sırasıyla Depay ve Blind'e asist yaptı. İkinci devrede ise maçın fişini çeken golü atarak maçın tartışmasız yıldız oldu. Grup aşamasında takımını sırtlayan Gakpo'nun ilerideki üreticiliğine ihtiyaç dahi duymadılar, bu durum galibiyeti onlar adına daha da etkileyici yapıyor. Derslerine iyi çalıştıkları belliydi, bunun üstüne maç içerisinde ABD'nin defektlerini de iyi okuyarak gerekli noktalarda cezaları kestiler. Turnuvadaki hoca imzalı galibiyetlerin en önemlilerinden biri oldu, Van Gaal hocaya şapka çıkarmakta fayda var.

ABD tarafına gelecek olursak, genç kadronun getirdiği dinamik oyun onları grup aşamasında 3 maçta sadece 1 gol yiyip namağlup gruptan çıkmalarını sağladıysa bu sefer de gençliğin kurbanı oldular. Grup aşamasında İngiltere maçı dahil tempoyu (özellikle orta sahalarının katkısıyla) kontrol etmeyi başaran ABD'nin aksi bir senaryoyla karşılaştığında cephanesinde bir silah olmadığını gördük. Hollanda oyunu geride kabul edip kontrataklarla hızlı çıkınca, Musah-Adams-Mckenzie'nin oyuna etkisi bir anda sınırlandı. Kapanan savunmaya karşı ileride Pulisic çok yanlız kaldı, bu eksikliği Dest ve Robinson'un daha aktif olmasıyla kapatmaya çalıştılar ama yeterli olmadı. Savunmadaki zaaflarını grup aşamasında iyi orta saha performansı ile örtmeyi başarmışlardı ama bu sefer aynısını yapamadılar, yedikleri 3 golde de ciddi bir markaj hatası vardı, özellikle son golde Dumfries'i arkada tamamen unutmaları profesyonel seviyede kabul edilemeyecek bir hataydı. Çeyrek final elbette çok iyi olurdu ama ABD'nin gerçek nüvesinin oldukça iyi bir turnuva geçirdiğini söylemek mümkün. Ev sahipliği yapacakları ve asıl hedef olarak belirledikleri 2026 öncesinde iyi sinyaller verdiler.