Son 20 yılın Dünya Kupası şampiyonlarına baktığımızda hep iyi takımlar görüyoruz: 2006 İtalya, 2010 İspanya, 2014 Almanya, 2018 Fransa...Hepsi güçlü bir oyuna sahip, karakteri olan ve dolayısıyla aldıkları şampiyonlukları sonuna kadar hak eden takımlardı. Ancak Dünya Kupası'na 'romantik' taraftan da bakan insanlar için hep bir şey eksikti bu takımlarda: evet güçlü bir oyunları vardı ama sürükleyici bir hikayeleri yoktu, kupa yollarında ikonik anlar yoktu veya çok nadirdi. 2022 Arjantin kupaya ulaşabilir mi bilinmez ama eğer ki mutlu sona ulaşırlarsa, son yılların hikaye açısından en dolu takımı olacakları aşikar. İlk maçlarını kaybedip daha ikinci maçlarından elenmenin kıyısına gelmeleri ve o dip noktadan yeniden doğmaları, kupanın açık ara en iyi tribününe sahip olmaları ve maçları adeta ev sahibi gibi oynamaları, turnuva tarihine geçecek bir çeyrek final maçı ve elbette son olarak, fotoğraftaki adam.
Messi'nin son Dünya Kupası olması elbette onun adına beklentileri arttırmıştı ama muhtemelen kimse bu derece imza bir performans beklemiyordu. Meksika ve Avustralya maçlarında tıkanan oyunu tamamen kendi yarattığı goller ile açmasının ardından bu sefer de Hollanda kilidini 4 kişiyi birden eksilten muazzam bir asistle açtı. Ardından 70'te de penaltısı ile skoru 2-0'e taşıdı. Hollanda son 10 dakikada skoru 2-2'e taşıyıp uzatmalara morali tavan yapmış bir şekilde giderken oyunun hikayesini değiştirip tempoyu yine takımına kazandıran da yine oydu. Van Gaal'in Messi'ye yaklaşımı topsuz alanda yüksek markajla ilk noktada topu ayağından uzak tutmaktı ve bu planı kısmen başarılı bir şekilde de uyguladı ancak yine de yeterli olmadı. Messi'nin bu tarihi turnuva performansında en etkileyici unsur sadece mükemmel futbolla sınırlı kalmayıp oyuna ve skora etki açısından maksimum verimliliğe sahip bir turnuva geçirmesi.
Messi harici Arjantin performansına baktığımızda ilk golü yedikleri 83'e kadar kusursuz olmasa da oldukça iyi bir oyun ortaya koyduklarını belirmekte fayda var. Hollanda'nın kendilerini sindirmeye çalışan oyununa karşın sabırlı davrandılar, önde topa baskıdan asla vazgeçmediler ve bu sayede oyunun temposunu hiçbir zaman tamamen Hollanda'nın eline vermediler. Ortalama üstü bir savunma performansının da altını çizmekte fayda var, Meksika maçından bu maçın 83. dakikasına kadar geçen 353 dakikada sadece 1 gol yediler ve buna ek olarak verdikleri pozisyon sayısını da minimize ettiler. 2-1 ila 2-2 arasındaki 18 dakika ise maalesef felaket bir sekanstı Arjantin adına. Oyunu soğutmayı başaramadılar ve Hollanda'nın her geçen dakika baskıyı arttırmasına izin verdiler. Hırvatistan karşısında final vizesi alıp alamayacaklarında 0-83 ve uzatmanın ikinci devresindeki tempolarını mı sergileyecekleri yoksa 83-90+11 arası performanslarına mı dönecekleri belirleyici olacak.
Hollanda'da gol için plan ilk etapta ABD maçındaki planın kopyasıydı. Topa sahip olma oranını arttırıp tempoyu düşürmeye çalıştılar ancak golleri de toplu oyun sonrası set aksiyonlarının aksine kapılan toplarda orta sahayı hızlı geçip; ortada Depay, çizgide Dumfries, önde de Gakpo ile pozisyon aradılar. Karşılarında bu planı çok iyi karşılayan bir Arjantin olunca, önce 64'te De Jong'u 78'de de Weghorst'u oyuna atıp tamamen uzun forvetlerine hava toplarında kullanmayı amaçladı Van Gaal, bunu da başardı. Uzatmalara giderken moral avantajı net bir şekilde ellerinde tutuyorlardı, bunu değerlendirememeleri kendilerine tura mal oldu. Penaltılardan önce de uzatmanın ikinci devresinde de pekala golü yiyip elenebilirlerdi, Arjantin'in girdiği ve değerlendiremediği pozisyonların haddi hesabı yoktu o 15 dakikalık sekansta.
2-0'dan son 10 dakikada 2-2 olan bir maç, unutulmaz bir seri penaltı atışları, Messi'nin ikonik performanslarına bir yenisini eklemesi, 13 sarı kartla Dünya Kupası rekorunun kırılması, maç içerisindeki yüksek gerilim ve maç sonundaki olaylar...Turnuvada izleyeceğimiz daha 6 maç var ancak bu maç şimdiden kupanın en iyi maçı adayları listesine güçlü bir şekilde adını yazdırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder