8 Haziran 2012 Cuma

Miami - Boston (6. Maç)

Son günlerde NBA TV'nin Greatest Game kuşağında en çok karşılaştığım maç, LeBron'un belki de şu ana kadarki en iyi play-off performansını sergilediği 2007 Doğu Finali 5. maçıydı. Cavs o seride 2-0 geri düşmüş ancak evinde tekrar durumu 2-2'ye getirmeyi başarmıştı. The Palace'daki maçı ise LeBron'un efsane performansı -takımının son 30 sayısının 29'unu atmıştı, toplam 48 sayı- Cavs'a getirmiş ve oradan da finale yürümüşlerdi.



LeBron o performansının ardından yaklaşık 5 yıl sonra, yine bir konferans finalinde unutulmayacak bir maç çıkardı. Çok klişe bir laf olacak ancak yaptıkları, 45 sayı - 15 ribaund - 5 asistin çok çok ötesinde.

Maça geçecek olursak, iki takımın da çok konsantre bir giriş yaptığını söylemek yanlış olmaz. Battier'in iki dış şutu ve savunmada koyduğu efor dikkat çekerken Miami'yi skorda öne fırlatan isim ise tabi ki LeBron oldu. Çok uzatmadan şöyle söyleyelim; ilk devrenin tamamında Boston'un toplam skoruyla kafa kafaya gitti neredeyse. Özellikle Wade'in de katkı verememesiyle sazı iyice eline alan LeBron soyunma odasına gidilirken Boston potasına toplam 30 sayı bırakmıştı. Paul Pierce'ı ikinci çeyreğin bitimine 6 dk. kala 3 faul ile iptal etmesi de cabası. Kaan Kural - Caner Eler ikilisi de maç içinde ne kadar odaklandığından bahsetmişlerdi, aşağıdaki fotoğraf apayrı bir boyuta geçtiğinin kanıtı.

TD Garden'da 'Seri Katil' modunda takılan LeBron James
Tabi Rondo'nun da kafa tutuşunu es geçmemek lazım, özellikle Paul Pierce'ın devre dışı kalması ile hücumu yönlendiren tek isim oldu ve bu görevi de layığıyla yerine getirdi. İlk devre sonunda onun da istatistik hanesinde 15 sayı - 5 asist yazıyordu.

Üçüncü çeyreğin genelinde tempo düşüktü ve bu da Miami'nin farkı korumasına yardımcı oldu. Yaptıkları etkili pota altı savunmasının da bunda etkisi büyük. Brandon Bass'in sağladığı ekstra skor katkısı yeterli olmadı Boston adına. Son bölümde ise kapıyı kapatan nokta Wade'in devreye girip 8 sayı üretmesi oldu ve seri böylece 7. maça taşındı.

Son olarak LeBron'u pek de sevmeyen biri olarak trollüğümü de yapmadan geçmeyeyim. Bu maçtaki oyununa şapka çıkarmamak elde değil ancak bu derece üst seviyede bir oyuncu oldukça onu bekleyecek sınavlar bitmek bilmeyecek. Şimdi önünde, önemli bir Game 7 ve olası bir OKC finali var. Wade ve Bosh etkisiz kaldığı sürece spot ışıkları yine onun üzerinde olacak. Neler yapacağını merakla bekliyoruz..


OKC - Spurs (6. Maç)









İki devrenin birbirinden çok farklılık gösterdiği bir maç izledik kesinlikle. Spurs'te her oyuncunun eliminasyon maçı olduğunun farkında başlaması ibreyi ilk dakikalarda Popovich'in takımına çevirdi ve yaptıkları sert savunma ile oluşturdukları farkı devre sonuna kadar korudular.

Spurs'te her oyuncunun konsantre olduğunu yazdık ancak ilk devre itibariyle Tony Parker'ı ayrı bir yere koymak haksızlık olur. Oyuna koyduğu ağırılığı daha somut bir şekilde anlatmak için şu istatistiği verelim: Spurs'ün ilk 27 sayısının hepsinde imzası vardı. Fransız oyuncunun muazzam performansının yanında Stephen Jackson, Kawhi Leonard, hatta 5. maçın kayıp ismi Gary Neal'ın da skora katkıda bulunması Spurs'ün farkı birden çok kez 18 sınırına getirmesini sağladı. Oklahoma City'nin evinde geri dönüş yapmasını engellemeleri de kesinlikle yaptıkları savunma ile oldu. Ritm yakalamalarına izin vermediler ve bireysel zorlamalar haricinde pek de bir üretim yapamadı Thunder. Her ne kadar Durant - Westbrook ikilisi 27 sayı üretmiş olsa da bunun yüzdeli veya verimli bir 27 sayı olduğunu söylemek zor.

Yukarıda da dediğim gibi iki devresi birbirinden çok farklı gelişen bir maç izledik. Momentumu ele geçirdiğinde rakibi sürklase etmek konusunda -özellikle kendi evinde- NBA'de Thunder'dan daha iyisi yok. Soyunma odasından, ikinci devrenin ilk 3-4 dakikasının belki de maçın gidişatını belirleyeceğinin farkında döndüler ve ilk kez karşılaşmanın hakimi olmayı başardılar.[1] Bu tip bir tempo yakaladıklarında gösterilen performansları bireysel olarak değerlendirmek zorlaşıyor. Rakiplerine öldürücü yumruğu vurmak konusunda zorlanmıyorlar. Ancak karşılarında kontrol elinden gittiğinde dağılmayacak, karakterini koyabilecek bir takım  olunca maç da erken kopmadı. Parker'ın ilk devredeki etkinliğini kaybetmesine rağmen özellikle Stephen Jackson'un 5/5 üçlük isabetiyle skora tutundu Spurs. Ancak skorun dengede olmasına rağmen istediği ritmi yakalayan Thunder, son çeyrekte üstün olan taraftı. Baskılı savunmasına devam eden Thunder, Durant'in de son noktayı koymasıyla finale çıkan taraf oldu.

San Antonio Spurs adına bu kez gerçekten sona geldik. 2009'dan itibaren her sezonu 'Bir Devrin Sonu' başlıklarıyla açan Spurs, zirveye oynamayı başarmıştı. Ancak 36 yaşına gelen Duncan'ın bu play-off'ların ardından emekliliğe ayrılacağı ve Popovich'in de onunla bırakacağı söylentileri 1999'dan beri NBA'in en önemli güçlerinden olan takımın dağılacağının habercisi.

Thunder içinse her şey daha yeni başlıyor. 2009'dan itibaren her yıl üzerine bir şeyler koyarak ilerleyen Thunder Batı'daki 13 yıllık Lakers - Spurs - Mavs egemenliğini kırarak, evinde hiç maç kaybetmeden finali de görmeyi başardı. İlginçtir final yolunda devirdikleri ekipler de bu üçlüden başkası değildi. Doğudan gelen kim olursa saha avantajına sahip olacaklar ve bence orada da şampiyonluk için bir adım öndeler.

[1] : Bu sekansta ilk devrede oyuna girmeyen Splitter, sadece 39 saniye sahada kalabildi. Bir pozsiyonun ardından kenarda Splitter'a fırça atmaya başlayan Popovich, Splitter - Blair değişikliğini yaptı ve Brezilyalı uzunu bir daha da oyuna almadı.