27 Ocak 2024 Cumartesi

Yerel Seçim Notları - Ankara ve İlçeleri

 

Büyükşehir:

CHP'nin Mansur Yavaş hamlesiyle 25 senelik RP-AKP dönemini bitirdiği Ankara'da AKP çözümün milliyetçi bir adaydan geçtiğini varsayıyor olsa gerek, milliyetçi tabandan gelen mevcut Keçioren belediye başkanı Turgut Altınok'u büyükşehirde Yavaş'ın karşısına çıkardı. Ankara'daki milliyetçi oyun en güncel ölçümünü yapmanın yolu 2023 milletvekili seçimlerindeki MHP+İYİP+ZAFER+BBP toplamına bakmak, bu da 28%'lik bir oya tekabül etmekte. CHP ve AKP'nin Ankara'da zafere giden yolun bu 28%'lük bloktan geçtiğini düşünerek hesaplarını yaptıkları çok bariz, büyükşehir adaylarının iki tarafta da milliyetçi kökenli isimler olması bir kenara dursun, ilçe adayları kırılımında da bunun izleri gözlemleniyor. AKP'nin büyükşehirler arasında MHP'ye en fazla ilçe bıraktığı il Ankara, CHP'de de MHP'nin güçlü olduğu ilçelerin aday seçiminde Yavaş'ın doğrudan belirleyici faktör olduğu biliniyor, hatta bunun en ekstrem örneği Polatlı'da mevcut MHP'li başkanın CHP'den aday olmuş olması.

Büyükşehirdeki yarışta hem mevcut başkan olmasının hem de farklı tabanlarda sevilen bir profil olmasının etkisiyle Yavaş'ın bir adımda önde olduğunu söylemek mümkün. Kendisinin 2023'teki -biraz da kendisine zoraki yaptırıldığı anlaşılan- siyasete atılma teşebbüsü iyi bir sonuç vermedi, niyetinin Türkiye geneli bir rolden ziyade Ankara olduğunu da belirtti hep demeçlerinde. Kendi kabuğuna döndüğü bu seçimde çok daha özgüvenli ve motive bir kampanya performansı öngörmek mümkün, bu da Yavaş cephesi için ek bir artı. Turgut Altınok ise Çankaya'dan sonra şehrin en büyük ikinci ilçesini 1994-2009 ve 2019-2024 olmak üzere iki ayrı dönemde toplam 20 sene yönetmiş bir profil ile Yavaş'ın karşısına çıkıyor. AKP'nin 2019'da Ankara ile bir bağlantısı olmayan Mehmet Özhaseki'yi veya bu seçimde İstanbul'la bir bağlantısı olmayan Murat Kurum'u aday göstermesinin aksine Turgut Altınok, Ankara'da seçmende karşılık görebilecek, bir nevi tabandan yetişmiş bir isim. Altınok'un bir diğer avantajı ise muhalefet blokunda DEM, ZP ve İYİP'in kendi adaylarıyla seçime giriyor olması. Muhalefette tepede parti yönetimleri arasında bir ittifak kurulmamış olsa da tabanda Yavaş etrafında bir birliktelik beklemek mümkün, dolayısıyla bu üç partinin adaylarının alacağı toplam oy 2023'deki oy toplamlarının çok altında kalacaktır kuvvetle muhtemel. Ancak 2019'da Yavaş'la Özhaseki arasında sadece 3.8%, 2023 2.turda ise Kılıçdaroğlu ile Erdoğan arasında da sadece 2.5%'lik bir fark olduğu hesaba katıldığında bu bu partilerin adaylarının toplam oyu 3-4% bandında kalsa dahi seçim sonucuna doğrudan etki etme ihtimalleri bulunmakta. 

Yarışın Ortada Olduğu İlçeler:

Elmadağ: 2017-2023 karşılaştırması yapıldığında Ankara'da iktidar bloku lehine en olumlu tablonun çıktığı ilçe Elmadağ. 2017'deki 46.8%'lük Evet oyunun üstüne 2023'te Erdoğan +4.1% koyarak 50.9% oy aldı. Tarihsel olarak bakıldığında Elmadağ belediyesi el değişikliklerinin sık görüldüğü bir belediye; 1989-1999 arası SHP, 99-04 arası MHP, 04-09 arası CHP, 09-19 arası AKP tarafından yönetildikten sonra 2019'da tekrar CHP'ye geçti. Mevcut belediye başkanı Adem Barış Aşkın, CHP'nin ilk açıkladığı ilçe adaylarından biri oldu, ismi üzerinde bir tartışma olmaması hem başarılı bir dönem geçirdiğine hem de parti örgütlerinin çalışmasında bir sorun yaşamayacağına bir gösterge. CHP'nin Ankara'da Yenimahalle ve Çanakkale gibi kale sayılabilecek ve alınmasına garanti gözüyle bakılan yerler dışında elinde tuttuğu tek ilçe olan Elmadağ'ı geri vermek istemeyeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Etimesgut: Erdal Beşikçioğlu'nun adaylığıyla bir anda ülke gündeminde de kendine yer bulan Etimesgut'un 31 Mart akşamı ilçe seçim yarışları arasında en pöpülerlerden biri olacağı kesin. Yavaş'ın İYİP'ten istifa eden bir isimi Etimesgut'ta aday göstermek istemesi yerine parti kararıyla Beşikçioğlu CHP'nin adayı oldu. İlçenin mevcut belediye başkanı MHP'li Enver Demirel ilçede sevilen ve daha önemlisi CHP tabanından da oy alabilen bir isim. Bu dinamiği bozmak için herhangi bir CHP'li (veya ex-İYİPli) siyasetçiyi aday göstermek yerine böyle bir deneysel bir yönteme gitmeleri CHP adına doğru bir hamle gibi duruyor. Etimesgut, 25 ilçeli Ankara'nın en büyük 5. ilçesi ve el değiştirmesi durumunda en büyük 5 ilçenin 3'ünde yönetim CHP'de olmuş olacak. Etimesgut, 2017-23'te 53-56% bandında Hayır-Kılıçdaroğlu demiş bir ilçe, dolayısıyla seçmen profili olarak CHP'nin bir dezavantajı bulunmuyor ve olay tamamen Beşikçioğlu'nun Enver Demirel popüleritesini ne kadar törpüleyebileceğine bakacak.

Gölbaşı: Yarışın ortada gözüktüğü 5 ilçe arasından 'en az ortada' olanı seçmemiz gerekse bu Gölbaşı olur muhtemelen. 2019'da MHP-İYİP arasında geçen yarışı %15 puan farkla MHP adayı kazanmıştı. 2023'te ise Erdoğan 2.turu Kılıçdaroğlu'nun sadece 1 puan önünde tamamladı ve 2017'deki 5%'lik farkı 4 puan muhalefet lehine kapandı. CHP burada Yavaş'ın da tavsiyesiyle Gölbaşı'nın eski MHP'li belediye başkanını aday göstererek ilçenin dinamiklerine göre doğru bir hamle yaptı. Ancak işin matematiği, CHP-İYİP işbirliğinin olduğu varsayımında dahi muhalefet adına işin zor olduğunu gösterirken İYİP'in aday gösteriyor olması işleri CHP adına daha da zor hale getiriyor. Dolayısıyla beklenen sonuç Gölbaşı'nın MHP'nin elinde kalmaya devam etmesi.

Mamak: Mamak için Etimesgut'la birlikte CHP'nin bu seçimde Ankara'daki en büyük iki hedefi demek mümkün. 2017 ve 2023'te 50-50% dengesinde olan bu ilçede 2019'da ise AKP adayı 3% farkla kazanmıştı. CHP Etimesgut'takine benzer bir yöntemle siyaset dışı bir isimi (iş insanı) göstererek 'pick-up' şansını deniyor Mamak'ta. Yavaş'ın Etimesgut'ta aday göstermek istediği ismi sonrasında Mamak'ta da aday göstermek istediği ancak bunun da genel merkezden döndüğü biliniyor. CHP'nin milliyetçi kökenli isimleri Polatlı, Gölbaşı gibi ilçelerde aday göstermesi anlaşılabilir ama 2023 milletvekilliği sonuçlarına göre il ortalamasına göre daha aşağıda bir milliyetçi oy oranı bulunan ve Alevi nüfusunun da yoğun olduğu Mamak için mantıklı bir hamle değil idi Yavaş'ın önerdiği Özarslan'ın adaylığı.

Polatlı: Polatlı'da bir CHP'li belediye başkanın varlığı ihtimal olarak dahi kulağa çok abes geliyor ama mevcut MHP'li belediye başkanı CHP'den aday yapılınca işler değişti. 2019'da farkın 18% olduğu, 2023'te ise Erdoğan'ın 55% aldığı, dolayısıyla normal şartlar altında iktidar blokunun rahat kazanması beklenen seçimde mevcut belediye başkanı Mürsel Yıldızkaya'nın MHP tarafından aday gösterilmemesinin ardından CHP tarafından aday gösterilmesi Polatlı'yı bir anda 1999'dan beri ilk defa bir 'battleground state' haline getirdi. Yıldızkaya ismi tek başına 18%'lik farkı kapatmaya yeterli bir isimi mi, bunu göreceğiz. Ve elbette CHP adına bir dezavantaj olarak, milliyetçi oyların yoğun olduğu her ilçede olduğu gibi İYİP faktörünü de atlamamak gerekiyor, Yıldızkaya'nın halihazırda zaten zor olan işini daha da zor hale getirecek.

Yerel Seçim Notları - Girizgah ve Metod

 



Türkiye'de yerel seçimler, genel seçimlerden ve referandumlardan birçok noktada ayrılıyor. İşin siyasi boyutuna bakıldığında, ülkedeki genel siyasi iklim genel seçimler ve referandumlar için genelde çoğu zaman doğru bir gösterge olurken bu durum yerel seçimde, özellikle spesifik il ve ilçelerde her zaman geçerli olmayabiliyor. Üstteki 2019 yerel seçim haritası bunun bir göstergesi, genel seçim ve referandumlarda görmeye alışık olduğumuz haritanın aksine çok daha renkli ve dağınık bir harita. Bu sadece 2019'a has bir durum değil, bütün yerel seçimler için geçerli. 

Yerel dinamiklerin ve özellikle aday isimlerinin yerel seçimlerde çok daha kritik bir hale geldiği çok açık. Örneğin genel seçimlerdeki milletvekili adayı isimlerinin önemi ile yerel seçimlerde belediye başkan aday isimlerinin önemini karşılaştırdığımızda ortaya kıyas kabul etmeyecek bir fark ortaya çıkıyor. Milletvekili seçimlerinde seçmenler kendi bölgesindeki adaydan memnun olmasa dahi, parti/lider bağlılığından ötürü isimi göz ardı ederek oy kullanmaya daha meyilli iken, yerel seçimlerde ise bunun tam tersine il/ilçe başkan aday isminden dolayı genel seçimde asla oy vermeyeceği bir partiye oy veren seçmen sayısı özellikle belli bölgelerde oldukça yüksek olabiliyor. Bunun en güzel örneklerinden biri Ankara'nın Etimesgut ilçesi. Etimesgut 2017'de Hayır'ın Evet'e 9% fark attığı, 2023'te ise Kılıçdaroğlu'nun 56.7% gibi bir oy oranına ulaştığı bir ilçe. Bu rakamlara göre aday isimlerinden bağımsız olarak bakıldığında yerel seçimde de Etimesgut'un CHP/muhalefet tarafından kazanılması beklenen sonuç ancak 2019'da MHP adayı Enver Demirel CHP adayına 4 puan fark atarak belediye başkanlığını kazandı. 2017-2023 yılları arasında ilçe demografisinin ve seçmen oy eğilimlerinin önce 2017-2019 arası muhalefetten iktidara doğru, 2019-2023 arası da tekrardan bu sefer iktidardan muhalefete doğru kaydığı varsayımının çok gerçekçi olmayacağını göz önünde bulundurduğumuzda, bu durum için geriye tek açıklama kalıyor: 2017 ve 2023'te CHP'ye/muhalefete oy veren seçmenin kayda değer bir kısmı 2019'da MHP adayı için oy kullandı. Bu durumun partilerin seçim stratejilerine etkisi de genel seçimlerdeki alışılagelen makro seviyedeki siyasi söylemleri devam ettirmek yerine il/ilçe bazında aday belirleme aşamasından başlayarak daha ince bir işçilik yapma gerekliliğine itmesi oluyor.

İnce işçilik sadece parti stratejileri için değil, aynı zamanda bu işin tahminleme ve ölçüm tarafında da geçerli. Yerel seçimlerde ülke genelinde toplam oy oranının hiçbir şey ifade etmemesi ve sürecin tamamen il/ilçe bazında 1. olan kazanır üzerinden ilerlemesi, ülke seviyesinde yapılacak bir anketin hiçbir anlam ifade etmemesine ve mutlaka il/ilçe bazında bir analiz yapılması gerekliliğine itiyor, elbette o spesifik il/ilçedeki yerel dinamikleri ve aday isimlerini de göz önünde bulundurarak. Bu bakımdan Türkiye yerel seçimleri hakkında ülke seviyesinde bir fikre sahip olmanın yolu tümevarımcı bir yaklaşım izlemekten geçiyor. Bu noktada da metodoloji açısından ABD başkanlık seçimleri enteresan bir şekilde Türkiye yerel seçimleri için iyi bir referans noktası olabilir. ABD başkanlık seçimleri dünyanın geri kalanından farklı bir yöntemle adayların ülke genelinde aldıkları toplam oy oranı yerine eyalet bazında 'electoral vote' ismi verilen bir sistem üzerinden ilerliyor. Bu sistemde her bir eyaletin nüfusuyla orantılı olarak bir 'electoral vote'u bulunmakta ve eyaleti kazanan aday 'winner-take-all' usulüne istinaden ilgili eyaletteki bütün electoral vote'ların hepsini kendi hanesine yazıyor. Totalde 538 electoral vote bulunmakta ve bunun salt çoğunluğu olan 270 adedine ulaşan aday seçimi kazanıyor, örneğin 2020'de Joe Biden 303 electoral vote'a ulaşarak yarışı Trump'ın önünde bitirmişti.

Bu sistemin bir olası sonucu, ülke genelinde toplam oy miktarı daha fazla olan aday yarışı 'electoral vote' açısından geride bitirebilir, tıpkı 2016'da Hillary Clinton'ın yaşadığı gibi. O seçimde Clinton, ülke geneli toplam oylarda Trump'tan 2.1% (48.2-46.1) fazla oy almış olmasına rağmen electoral vote yarışını Trump 304-227 önde bitirip başkan seçilmişti. Bu kurgu haliyle başkan adaylarını ve kampanyalarını bunun etrafında bir strateji çizmeye itiyor, bunun doğal sonucu da eyalet bazında stratejilerin değişmesi oluyor. Örneğin ülkenin electoral vote açısından en zengin (54) eyaleti California, seçimlerde hem Cuhmuriyetçilerin hem de Demokratların ilgi odağında değil çünkü iki taraf da California'da demokrat seçmenin ağırlıkta olduğunu ve dolayısıyla yarışı Demokrat Parti'nin adayının kazanacağını biliyor. Bu galibiyetin farkının 5% veya 35% olması arasında hiçbir fark olmadığı için de zamanlarını ve enerjilerini bu ve benzeri eyaletlerde harcamak yerine yarışın ortada olduğu ve ilgili electoral vote'ların iki tarafa da gidebileceği eyaletlere yöneliyorlar. Bu eyaletlerden örneğin bir tanesi Nevada, 6 gibi az bir electoral vote'a sahip olmasına rağmen yarışın ülke genelinde yakın geçtiği seçimlerde belirleyici faktör olabiliyor ve dolayısıyla iki tarafın da mutlaka hedefinde oluyor. Bu tarz eyaletlere 'battleground states' ismi veriliyor ve seçimlerin hikayesi de genelde bütün ülke üzerinden değil Nevada gibi 4-5 spesifik eyalet üzerinden ilerliyor. Bu eyaletlerde üstünlüğün iki seçim arasında el değiştirmesine ise 'pick up' ismi veriliyor ve özellikle bir önceki seçimi geride bitiren taraf, seçim stratejisini bu 'pick up' potansiyelleri üzerinden kuruyor. Örneğin 2024 seçiminde Trump kuvvetle muhtemel bir önceki seçimde kaybettiği Wisconsin, Michigan eyaletleri kazanarak, oralarda 'pick up' yapmayı ve electoral vote farkını bu şekilde kapatmayı hedefleyecek.

Türkiye yerel seçimlerinde elbette buna benzer şekilde yereldeki sonuçların ülke geneline dolaylı etki etmesi gibi bir durum yok, ancak seçimin hikayesini ABD'deki 'battleground state' ve 'pick up' kavramlarının etrafında yazmak pekala mümkün. Türkiye'de toplam 81 il ve 922 ilçe var, bunların hepsiyle ilgilendiğinde odağın şaşmaması imkansız, dolayısıyla kapsamı bir şekilde daraltmak lazım. Bir sonraki yazıda Ankara ile başlayacak yazı serisinin ana odağı il/ilçe seviyesinde yarışın ortada geçmesi muhtemel gözüken 'battleground states'leri tespit etmek ve olası el değişimlerinin üstünde durarak 2019 haritasından ne kadar ve nerelerde sapabileceğimizi tespit etmek olacak. Bunu yapma teşebbüsünde ne saf matematik, ne de yerel siyasi dinamik bilgisi yeterli değil, dolayısıyla mümkün olduğunca ikisinin karması olan, çoğunlukla geçmiş sonuçların matematiği üzerinden giden ve gerekli oldukça da yerel dinamiklerin girdileriyle harmanlanan bir yöntem olacak. 


İl/ilçe bazlı yerel seçim öngörüsünde ne ilgili il/ilçenin önceki genel seçim/referandum sonuçları ne de bir önceki yerel seçim sonuçları tek başına yeterli değil. Üçünü bir araya getiren ve yıllar arası 2017-2019-2023 arası trendlere bakan bir yaklaşım ise yine tamamen sağlıklı olmamakla beraber en azından bir fikir vermesi adına daha yararlı olabilir. Bu yaklaşımın başlangıç noktası 'İlgili il/ilçede yarışın ortada gitme ihtimali var mı?' ve '2019'daki birinci değişebilir mi?' soruları. Bunu yaparken de 2019'daki oy farkının ne kadar olduğu başlangıç noktası oluyor ve 2017-2023'teki sonuçlara göre bu farkın geride olan cephe tarafından kapatılıp kapatılamayacağına bakarak 'battleground states'leri ve 'pick up' ihtimallerini ortaya çıkarıyor. Ek olarak, 2017-2023 arası oy değişimi de ilgili il/ilçenin 6 yıllık periyotta makro seviyede siyasi eğiliminin kayıp kaymadığına dair bir girdi sağlıyor. Burada 2018 seçimlerinin atlanarak 2017 ve 2023 2.turunun baz alınmasının sebebi ise ülkenin siyasi ortam olarak daha keskin bir şekilde iki kutuplu bir hale geldiği 2016'dan beri yapılan 7 seçim arasında yegane iki opsiyonlu olan seçimler olmaları, çok adaylı/partli bir seçim yerine iki opsiyonlu seçimler ülkedeki genel siyasi eğilimi ölçme açısından çok daha doğru sonuçlar veriyor olsa gerek. Örneğin 2017-2023 2.tur karşılaştırıldığında ülke genelindeki sonucun ve çoğu ildeki sonuçların birbirinin kopyası olması bize ülke siyasetinin belli bir noktada kitlendiğini ve iki kutuplu ortamda geçişkenliğin çok azaldığını gösteriyor ancak ilçe seviyesine indiğimizde bu dengenin iki taraf yönüne de kırıldığı örneklerle karşılaşıyoruz ve yerel seçimlerin genel seçimlere kıyasla albenisi de zaten tam olarak bu noktada başlıyor.

21 Ocak 2024 Pazar

Galatasaray Notları & Trabzonspor: 1 - Galatasaray: 5

 

Galatasaray adına sezonun dönüm noktası niteliği taşıyabilecek bir maç oldu. Bu sadece Fenerbahçe'nin puan kaybettiği günde, deplasmandaki bir derbiyi 5 golle kapatmakla alakalı değil, kadro yapısı açısından da uzun vadede çok faydalı çıktılara vesile olmuş olabilir Trabzon maçı. Galatasaray'ın bu sezon ligde skor almayla ilgili hiçbir zaman sorunu olmadı, belli dönemlerde de bunu güçlü bir oyun performansıyla destekledi. Ancak bütün bunlar olurken kadro yapısı ve ilk 11 bir türlü oturmadı. Bu sorun özellikle son haftalarda kendini iyice hissettirmeye başlamıştı ve Galatasaray'ın şampiyonluk + Avrupa'da ilerleme hedeflerinin önündeki en büyük engellerden birini teşkil etmekte idi.

Şampiyonluk yarışında olan bir takımın performansının sürdürülebilir olması için kadro tercihlerinde bir düzenin oturmuş olması oldukça elzem, bu konunun kapsamı hem spesifik bir pozisyondaki oyuncu tercihlerini hem de genel diziliş kararlarını kapsıyor. Takım kurgusundaki değişiklikler bir kenara, olaya oyuncu perspektifinde baktığımızda da istikrar önemli, bunun en uç örneğini Barış Alper'de gördük misal. Her ne kadar kendisine görev verilen tüm pozisyonları başarılı bir şekilde icra etmiş olsa da bunun sürdürülebilir bir metod olmadığı gerçek. Bu maçtaki diziliş Okan Buruk'un kafasında planladığı bir diziliş miydi, yoksa sakatlıkların da etkisiyle 'bir de bunu deneyelim' derken bir miktar şans faktörünün de etkisiyle mi ortaya çıktı orasını bilmek mümkün değil ancak sezonun geri kalanı için hocaya sağlam bir çözüm olanağı gösterdi, bunun değeri gelen 3 puanın çok ötesinde. İlk 11'de ön plana çıkan unsurları özetleyecek olursak; Kaan Ayhan sol bekte başladı, Demirbay ortada Torreira'nın yanındaki yerini güçlendirdi, Barış Alper sağ önde, Zaha ise en uçtaydı. Bu diziliş bütün bu oyuncuların verimini arttırdı; kanatta bunalım döneminde olan Zaha ileriye muazzam bir dinamizm getirdi, 2 gol - 1 asist ile oynadı. Sezonun başından itibaren oyuncu geçişkenliği en yoğun pozisyon olan sağ kanatta Barış Alper muazzam bir performansla Okan Buruk'a hem Barış Alper'i nerede kullanacağı hem de sağ kanatla alakalı ne yapacağı konusunda bir taşta iki kuş denilebilecek bir opsiyon gösterdi. Kaan Ayhan ise ortada Torreria'nın yanında ve stoperde sergilediği harika performansların yanına bir de çok iyi bir sol bek performansı ekledi, bunu bir de golle süsledi.

Okan Buruk'un elinde artık hem bireysel bazda oyuncuları mutlu etmiş hem de skora yansıyan/sonuç vermiş bir kurgu var. Takımdaki sakatlık durumları elverdiği sürece bundan vazgeçmesi pek mümkün gözükmüyor. Bu dizilişe küçük bir dokunuşla Mertens'in yerine Zaha'yı Icardi'nin yanına 2. forvet olarak koyup 4-4-2'ye dönmek de pekala mümkün gerekli olduğu zamanlarda. Takımın dizilişiyle ve oyun tercihleriyle ilgili çok sayıda soru işareti bulunurken bir 90 dakikanın bu soru işaretlerinin çoğuna cevap olması rüya gibi geliyor ancak Galatasaray gerçekten böyle bir 90 dakika yaşamış olabilir.