30 Ağustos 2011 Salı

Eurobasket Günlüğü #11 (Eurobasket A Grubu)

Büyük heyecan yarın başlıyor. İşte, milli takımımızın yarın başlayacak bu maratonda vereceği ilk ara olan 2 Eylül gününe kadar maç yapacağı takımların analizleri;

Portekiz- 31.8 - 17.45:  FIBA'nın turnuvayı 24 takıma çıkartma kararı olmasa Portekiz'in uzun yıllar boyunca Eurobasket'e katılma ihtimali yok denecek kadar azdı. Elemenin elemesinden bile son anda 2. olarak çıkan bir takımdan bahsediyoruz sonuçta. Açıkçası Portekiz Milli Takımı'nın hiçbir maçını izlemedim. Futbol takımından bahsetmiyorum, ki onları da çok sevmem, o ayrı konu. Sadece okuduklarımdan ve dinlediklerimden anladığım kadarıyla oynadıkları basketbol dış şut üzerine kurulu. Kaliteli ve takımda öne çıkan bir oyuncuları olmadığı için, yüzdelerinin iyi olmasını umut edip sürpriz galibiyet arayacaklar. Bosna Hersek'ten bir adım alt seviyede takım olduklarını söyleyebiliriz. Gerisini artık siz düşünün... İnşallah milliler yarın kaza yaşamadan, bol bol rotasyon yaparak rahat bir galibiyet alır.

Büyük Britanya- 1.9- 17.45: Turnuvanın 2.günü olan 1 Eylül'de oynayacağımız bu maç bana göre en kritik maç. Grubun 'ölüm maçı' olarak düşünülen Litvanya-Türkiye karşılaşmasında da nasıl oynayacağımız kesinlikle  bu mücadeleye bağlı. Ev sahipliği yapacakları 2012 Olimpiyat öncesinde Eurobasket'i önemli bir basamak olarak görüyor İngilizler. Kuşkusuz en önemli isimleri de Luol Deng. Aslen Sudanlı olan NBA oyuncusu Britanya'nın ne yapacağı konusunda belirleyici unsur olacak. Kadronun geri kalanına baktığınızda James Jones ismi göze çarpıyor, ama o James Jones, Miami'de arada bir sahneye çıkıp, üçlükleriyle can yakan James Jones değil, yanıltmasın.

Portekiz için dış atış üzerinden oynayan, Bosna Hersek'in bir adım altı dedik, Britanya ise atletizmine güveniyor, Fransa'nın bir adım altı.  Ben Gordon da gelseydi, her şey daha farklı olabilirdi ama şu anda 'ters gelebilme potansiyeline sahip' takımdan ötesi değiller.

Litvanya- 2.9 - 21.00: Litvanya'daki basketbol sevgisinini bizdeki futbol 'sevgisi' ile karşılaştırmak bile yeterli olmaz. Daha fazlası... Deplasmandaki turnuvalara yüzlerce kişilik kafilelere giden bir ülkeden bahsediyoruz. Basketbolu o kadar çok seviyorlar ve başarı gelmesini istiyorlar ki milli takımımızın aleyhine ayak oyunları yapmaktan da geri kalmıyorlar!

Şaka bir yana İstanbul'un yarısı kadar nüfusa sahip Litvanya çok güçlü bir basketbol milli takım kadrosu çıkarıyor. Ama onları başarıya götüren sebep kadroları değil, basketbol kültürü. Geçen yılki turnuvada tıpkı bizim gibi sadece ABD'ye karşı kaybederek tek mağlubiyetle kapadılar turnuvayı. Bizim onlardan bir sıra üstte olmamızın sebebi ise ABD ile karşılaşma zamanımızdı.

Litvanya'nın bizimle benzer yanları bu örnekle sınırlı değil. Kadro dağılımında tıpkı Türkiye'deki gibi dar kısa rotasyonu ve bunun 180 derece tersi, geniş uzun rotasyonu göze çarpıyor. Kafamızdaki en büyük soru işareti ise Jasikevicius'un takımı eskisi gibi yönetip yönetemeyeceği. Saras, Fenerbahçe forması altında pek de iyi sinyaller vermemişti bu konuda.

12 Dev Adam'ın bu maçta dikkat etmesi gereken tek şey: tempo. Oyun hızlandığında asıl performanslarını gösteriyorlar, bu durum basketbolu yaşayan seyircileriyle birleştiğinde ise ölümcül bir kombinasyon ortaya çıkıyor. Elbette ki 40 dk boyunca oyuna hükmedemeyiz ancak maç içerisinde sıkça yaptığımız iniş-çıkışları olabildiğince engellememiz gerekiyor.

Kubilay ARSLAN

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Eurobasket Günlüğü #10 (Üzerimizdeki Pası Attık)

Bugünkü seyirciye kapalı oynanan ve 74-72 üstünlüğümüzle biten Karadağ karşılaşması ile Eurobasket öncesi son maçımızı oynamış olduk. Peki Portekiz'le yapacağımız maça 4 günden daha az bir süre kala takımın hücumdaki durumu nasıl ?

İlk önce şunu belirtmek lazım ki; Spor Toto World Cup'tan sonraki süreçte üzerimizdeki pası attık. İzmir'deki turnuvada sayı ortalamamız -Ukrayna maçındaki uzatmayı hesaba katmazsak- 62.6 idi. Bu düşük ortalamayı geçtim, asıl can sıkıcı olan konu hücumdaki dağınık görünüm ve yanlış seçimlerdi. Almanya'daki turnuvada şut yüzdesini yine normal seviyelere çekemedik ama daha derli toplu hücum, herkesin topu doğru kullanması sevindiriciydi.

Ofansif olarak en önemli oyuncumuz Ersan, Hidayet ya da Ömer Aşık değil, kesinlikle ama kesinlikle Kerem Tunçeri. O oyunda olduğunda takımın daha düzenli oynadığını gördük. Hani Jason Kidd, Dallas için neyse Kerem Tunçeri de Türkiye için odur desem fazla ileriye gitmemiş olurum herhalde!

Ama madalyonun bir de öbür yüzü var. Kerem Tunçeri 40 dk sahada kalamıyor ve o oyundan çıktığında zorlama şutlar, gereksiz zorlamalar başlıyor. Ve maalesef ne Emir Preldzic ne de Hidayet Türkoğlu Kerem'in yaptığı işi yapamıyor.

Burada durumu düzeltmek tamamen Orhun Ene'nin elinde. Kerem'in saha içi liderliğinden yoksun bir beşte temponun düşmesine izin vermemesi gerekiyor çünkü tempo düştü mü Türkiye dağılıyor.

Pota altında ise Semih'in yokluğunda Enes'e çok iş düşecek. Özellikle Adidas Cup'taki performansıyla umut verdi Enes.  Top eline geldiğinde tecürbesizliğini çok net bir şekilde gösteren bir pota altı oyuncusundan yavaş yavaş vücudunu kullanmayı başaran, içeriyi domine etmeye hazır bir oyuncuya dönüşmesi çok önemli.

Ömer Aşık ise milli takımda, NBA'deki savunmacı kimliğinden kurtuluyor. Hücum düzenlerinde önemli bir oyuncu olan Ömer'in hücum ribaundlarındaki etkinlliğiyle ,boyalı alandaki sayı gücüne denilecek söz yok. Ancak oyunununda iki eksik göze çarpıyor. Faul çizgisindeki istikrarsız yüzdesi ve içeri yüklenirken topu aşağıya indirip, boy avantajını kullanamaması. Bu iki sorunu da halletti mi, Ömer'in, durdurulamaz bir silah olacağına şüphe yok.

Takımın geri kalanına teker teker değinmeye gerek yok. Özellikle son maçta tavan yapan 3 sayı yüzdesi, İspanya ve Litvanya gibi ekstra sayı arayacağımız maçlarda bize çok yardımcı olacak. Ama yine de sistemin uzunlar üzerinden işlemesi gerektiğini, pota altını kullanmadan maç kazanamayacağımızı hatırlatmakta fayda var.

Kubilay ARSLAN

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Eurobasket Günlüğü #9 (Turnuva Başlamamışken, Neyin Umutsuzluğu Bu?)



Bugün Milli Takım’ın Litvanya öncesi son hazırlık turnuvası olan Adidas İstanbul Cup başlıyor. 8 maçlık hazırlık programının son iki maçı için Yeni Zelanda ve Karadağ/Ukrayna ikilisinden biriyle oynayacak milliler.

Şu ana kadar oynadığımız 6 maçta görüntü pek iyi değil. Yunanistan ve Sırbistan’a kabul edilemez farklarla kaybetmek, Almanya’ya (hem Nowitzki’li hem Nowtizki’siz) 2 defa boyun eğmek, Ukrayna ve Belçika gibi takımlara karşı ise uç ucuna galibiyetler almak, şüphesiz çoğu kişiyi endişeye düşürdü. Sonuçları bir kenara bıraktığımızda ise oynanan basketbol, endişe kat sayısının artmasına sebep oluyor. Bu endişeye sahip kişilerden biri de bendim. Ama endişeler yerini yavaş yavaş umutsuzluğa ve takıma saldıraya bıraktı. Ancak…

Milli Takım diğer ülkelerle karşılaştırıldığında farklı bir hazırlık programı takip ediyor. Eurobasket’te rakibimiz olacak çoğu ülke turnuvaya bol bol hazırlık maçları yaparak hazırlanırken millilerde durum çok farklı. Artık çok daha zorlu olan Eurobasket sisteminde belli bir yerde takılıp kalmamak için kondisyon depolamaya önem veriliyor, ağır idmanlar yapıyor.

Hani koçlar oyunculara yorucu antremanlar yaptırırken, ‘Şimdi yoruluyorsunuz ama bu çalışmalar maçlarda işinize yarayacak.’ derler ya... Kulağa çok klişe bir söz gibi gelebilir ama ne kadar doğru. İşte milli takımın durumu da buna benzer. Oyuncular Bormio’daki kampın yorgunluğunu hissediyor, sanki halleri yokmuş gibi oynuyorlar. ‘Bormio’nun üzerinden kaç gün geçti, ne diyorsun sen?’ demeyin. Abdi İpekçi’de de bu idman temposu devam etti, daha yeni yeni düşüyor…

Dikkatinizi çektiyse Almanya’da her gün oyunumuz daha iyiye gitti. Gelinebilecek en dip seviyeye Yunanistan maçında indik, Belçika maçında bir adım daha üst seviyedeydik. Almanya maçında ise 2. yarıda alan savunmasına takılmasak, galip gelecektik.

Günden güne savunmamız daha iyiye gitti. Hücumda yüzde açısından hep aynı seviyedeydik ama hücum seçimlerini son maçlarda daha iyi yaptık. Top çemberden geçmese de sırf yapılan hücum yüzünden ‘Bravo!’ dediğim anlar vardı son iki maçta.

Aslında bir konu hakkında çok toz pembe yazılmış yazılar okumayı sevmem. Durum çok kötü iken gerçekçi gelmez. Şimdi ben de böyle yazdım, ama Milli Takım’da hiçbir şey dışarıdan gösterildiği gibi kötü değil. Umudumuzu koruyacak sebeplere sahibiz. Oyuncu kalitesi, takım içerisindeki arkadaşlık çok üst seviyede. Bir de form seviyesini yakaladık mı, tamamdır.

Kubilay ARSLAN

21 Ağustos 2011 Pazar

Eurobasket Günlüğü #8 (Rakipler Ne Yaptı?)


Milli Takım hazırlık maçlarına devam ederken Eurobasket A Grubu'nda rakibimiz olan 4 takım da boş durmuyor. İşte rakiplerimizin 21 Ağustos tarihine kadar oynadığı hazırlık maçları: (Kaynak: ACB)

İspanya:


Tarih:          vs. :             Skor:              Takımın En Skoreri:


9 Ağustos        Fransa           77-53          Pau Gasol (19)
13 Ağustos      Litvanya         90-78         Pau Gasol  (17)
15 Ağustos      Bulgarsitan     96-59         Juan Carlos Navarro (19)
18 Ağustos      Litvanya         76-88         Pau Gasol (18)
20 Ağustos      Slovenya        73-61         Pau Gasol (15)


Litvanya:


Tarih:         vs. :             Skor:               Takımın En Skoreri:


4 Ağustos      Slovenya      70-72             Darius Lavrinovic (14)
8 Ağustos      Çin               94-73            Jonas Valanciunas (26)
10 Ağustos    Rusya           76-91            Paulius Jankunas (15)
13 Ağustos    İspanya         78-90            Ksistof Lavrinovic (12)
18 Ağustos    İspanya         88-76           Rimantas Kaukenas (16)
19 Ağustos    Rusya           80-88            Paulius Jankunas (14)
20 Ağustos    Letonya        95-75            Marijonas Petravicius (26)

Büyük Britanya:


Tarih:             vs. :             Skor:             Takımın En Skoreri:


7 Ağustos     Hollanda       97-70               Ryan Richards (16)    
9 Ağustos     Nijerya         95-80               Devon Van Oostrum ( 18)
16 Ağustos   Fransa          60-82               Joel Freeland (16)
17 Ağustos   Hırvatistan     70-75              Joel Freeland (22)
18 Ağustos   Sırbistan        95-97              Eric Boateng (15)
20 Ağustos   Çin                64-56              Joel Freeland (18)

Polonya:


Tarih:             vs:                 Skor:                Takımın En Skoreri:


23 Temmuz     Slovenya          54-69               Piotr Pamula (13)
25 Temmuz     Makedonya      57-66               Piotr Szczotka (9)
5 Ağustos        İsrail                58-65              Lukasz Koszarek (15)
6 Ağustos        Bulgaristan       64-55              Adam Hrycaniuk (20)
7 Ağustos        İtalya               72-88              Adam Hrycaniuk (16)
12 Ağustos      Yunanistan       50-71              Dardan Berisha (13)
13 Ağustos       İtalya              61-67              Szymon Szewczyk (17)
14 Ağustos       Bosna Hersek  87-68             Szymon Szewczyk (20)


NOT 1: Büyük Britanya'da Luol Deng hazırlık maçlarında oynamadı. Ancak turnuvada oynayacak. Ben Gordon ise sigortası karşılanamadığı için Eurobasket 2011'de yok.

NOT 2: Polonya'da da Marcin Gortat aynı sebepten dolayı kadroda olmayacak.

Milli takımımızın  A Grubu'ndaki son rakibini belirleyecek olan Eleme Grubu'nda da maçlar devam ediyor. Finlandiya ve Portekiz'in Eurobasket'e gitmeyi garantilediği grupta hangi ülkenin 12 Dev Adam'ın rakibi olacağı son iki maçta belli olacak. Şu ana kadar oynanan 4 maçta alınan sonuçlar ve puan durumu ise şöyle:

Portekiz-Macaristan: 71-66            
Finlandiya-Portekiz: 68-56                  
Finlandiya-Macaristan: 75-73
Portekiz-Macaristan: 66-57                

S
TAKIM
G
M
P
1.
Portekiz
2
1
5
2.
Finlandiya
2
0
4
3.
Macaristan
0
3
3

Kubilay ARSLAN

18 Ağustos 2011 Perşembe

Eurobasket Günlüğü #7 (Milli Takım ve Soru İşaretleri)




Milli takımımızın World Cup'daki performansından sonra her kafadan ayrı bir ses çıkmaya başladı. Kimi 'bu sonuçlar ölçü değil, paniğe gerek yok' dedi, kimi -sanki böyle bir şeyin       olmasını bekliyormuş gibi- saldırıya geçti. Sanırım ben ilk görüşü savunanlardanım. Ama göze çarpan bazı eksikler, sorunlar olmadı değil.

Bunlardan en önemlisi belli bir tabanımızın olmayışı. Artık milli takım çapında böylesine üst seviyeye çıkan bir takımın ne olursa olsun, Sırbistan maçındaki gibi sadece 58 sayıda kalıp, 25 sayı fark yeme hakkı yok. Bakın İspanya'ya, Yunanistan'a, sakatlık ve form durumları ne olursa olsun, yakaladıkları çizgiyi bozmazlar. Mesele bunun hazırlık maçlarında veya başka bir organizasyonda olması değil. Mesele takımın bu kazanma alışkanlığını kazanması.

Bu durum da bizi bağlantılı olarak 2. probleme götürüyor. Artık 12 Dev Adam'ı biraz takip eden biri bile tempo yakalayarak, kıvılcımdan sonra ateş çıkartarak oynadığını biliyor. Bu açıdan en zıt örneği yine Sırbistan ile vermek doğru olur. Ivkovic'in takımı düzeni ve sistemi mükemmelleştirmeye yönelik oynuyor, Türkiye bunun 180 derece tersi.
                               
Tabi bu tempo yakalamaya yönelik oyunun pozitif getirileri yok değil. Çok uzaklara gitmeyin, 2010 Şampiyonası'nı hatırlayın. Ankara ve İstanbul'da seyirci desteğiyle neler neler yapmıştı milli takım. Yunanistan'a karşı oyunun net hakimi olmuş, Fransa ve Slovenya'ya fark atmıştı. Kıvılcımdan sonra çıkan ateş söndürülemez hale gelmişti. Yarı finalde yukarıda övdüğüm Sırbistan'ı bile alaşağı etmişti milliler. Ancak böylesine güçlü bir oyuncu havuzuna sahipsek, bu oyun düzenine bağlı kalmamıza gerek yok. Çünkü uzun vadede sonuç getirecek bir çözüm değil bu.

Tabi Sertaç Şanlı'nın da kadro dışı kalmasıyla en büyük soru işaretlerinden biri geliyor aklımıza. Kimler gidecek? Bana göre şu anda kadrodan çıkarılmayacak, çıkarılması teklif  bile edilemeyecek oyuncular: Kerem Tunçeri, Ender Arslan, Ömer Onan, Sinan Güler, Hidayet Türkoğlu, Emir Preldzic, Ersan İlyasova, Oğuz Savaş ve -sakatlıktan kurtulduğunu varsayarak- Ömer Aşık. Geriye kalıyor 3 boş kontenjan. İzmir'deki performansından sonra Cenk Akyol da büyük ihtimalle garantiledi kadroya girmeyi. 

Uzunlar için kritik isim: Semih Erden. Onun sakatlığı şu anda büyük muamma. Eğer Semih kadroya katılırsa Enes-Furkan ikilisinden biri kesin gidecek. Semih kadroya katılmazsa ikisinin de takıma katılma ihtimali doğuyor ancak bu durumda da Doğuş veya Barış ile kısalara bir ekleme yapılması düşünebilir. Enes mi?  Furkan mı? seçiminde ben form düzeyine göre Furkan'ı seçerdim ancak önümüzde daha uzun bir zaman var, ilerideki iki turnuvadaki performansları Orhun Ene'nin  seçiminde en büyük etken olacak.

Kubilay ARSLAN

14 Ağustos 2011 Pazar

Eurobasket Günlüğü #6



12 Dev Adam'ın katıldığı ilk hazırlık turnuvası olan Spor Toto World Cup 10 tamamlandı. İzmir Halkapınar Spor Salonu'nda yapılan turnuvada Almanya şampiyon olurken, Sırbistan 2., Türkiye 3. , Ukrayna 4. oldu. 3 gün süren bu turnuvayı milli takımımız haricindeki takımlar üzerinden giderek değerlendirelim.

Turnuvayı sonuncu olarak bitiren Ukrayna'da Mike Fratello etkisi kendini hissettiriyor. Oyuncu kalitesi açısından yeterli seviyelerde olmasalar da savunmada mücadele eden, hücumda ne yaptığını bilen bir takım vardı sahada. Steven Burtt ve Oleksiy Pecherov sivrilen isimler olsa da eğer Ukrayna bir şey yapacaksa takım olarak yapabilir. Grupları o kadar güçsüz ki ( D Grubu) Rusya ve Slovenya'nın ardından 3.lük için bir şansları olabilir. Sonuçta rakipleri Gürcistan, Belçika ve Bulgaristan.

Almanya ise ne yalan söyleyeyim, biraz gözümü korkuttu. Kökenlerinin getirdiği disiplinle her branşta belli bir seviyenin üzerine çıkmayı başaran Almanlar basketbolda ise Nowitzki ve Kaman haricinde büyük bir yeteneğe sahip değil (Tibor Pliess'i daha saymıyorum) ancak turnuvada herkesin ne yaptığını bildiği bir düzende gayet iyi oynadılar. Açıkçası şu Almanya'yı izleyen ben kendi kendime 'Bu takım 2010'da neredeydi?' diye sormadan edemedim. Dünya Şampiyonası'nda A Grubu'nu Angola'nın altında 5.bitirerek son 16'ya kalamamışlardı.

Şu anda Almanya için en kritik soru elbette ki: 'Nowitzki ve Kaman gelince ne olacak?'. Düzeni bozmadan takıma skor güçleriyle seviye mi atlatacaklar yoksa takım tamamen Nowitzki ve Kaman'a bağlı kalıp onlara başarıyı getiren oyununu kayıp mı edecek? Açıkçası 1. seçenek bana daha yakın gibi duruyor. Nowitzki'nin zaten sorun çıkarmayacağını biliyoruz. Kaman da ona ayak uydurursa Türkiye için çeyrek final yolu daha da zorlaşır.

NOT: Almanya oyuncusu Konrad Wysocki Efes'in yeni transferi Sasha Vujacic'e inanılmaz derecede benziyor. Saçları, yüzü tıpatıp aynı. Hatta numaraları bile: 20.

Son olarak Sırbistan... Ivkovic büyük deha, onu baştan söyleyelim, oyuncular birbirlerini ne kadar tanısa da, herkes  görevinin ne olduğunu bilse de bütun bunları harmanlayıp bu genç takımdan şampiyonluk adayı çıkartan isim Dusan Ivkovic. Bu yıl görevi bırakma seviyesine gelen Ivkovic'i Sırbistan Federasyonu'nun mutlaka elinde tutması gerekir.

NOT 2: Bu takımda Ivkovic sistemi için önemli bir oyuncu olan Velickovic'in olmadığını da hatırlatmakta fayda var.

Teodosic'i anlatmak için kelimeler bulmakta zorluk çekiyor insan. Basketbol izlerken insana en büyük keyif oyunculardan şüphesiz. Takımın beyini. Son zamanlarda ortaya çıkan combo guardlardan değil. Gerçek bir PG. Ve özellikle mili takımda altyapılardan beri tanıdığı oyuncularla çok daha etkili oluyor. Benim açıkçası çok beğenmediğim Krstic'i öyle bir oynatıyor ki, oyuncu NBA'de ulaşması imkansız skorlar üretiyor. Ve sırf bu ikiliden dolayı gelecek yıl CSKA çok tehlikleli bir takım olabilir.

Geçen yılki şampiyonaya kadar adını bile duymadığım Dusko Savanovic takımın en büyük skor silahı. World Cup'ta 11.3 sayı ortalaması ile bu konuda takımın lideri oldu. Birebir hücumda etkili, şutu da var. Efes'e transferini duyduğumda biraz burun kıvırmıştım ancak çok çok iyi bir transfer olma yolunda.

Back courtlarında Teodosic'i saymasak da belli bir seviyenin üstünde bir rotasyon var. Tripkovic oyuna girdiğinde önemli şut tehtidi. Markovic, Teodosic oyunda olmadığında savunması ile ön plana çıkıyor. Rasic- Tepic ikilisi her alanda aktif.

Pota altında savunmada sırıtan ancak hücumda sadece Teodosic tarafından değil bütün takım tarafından beslenen Krstic zaten o bölgede en önemli oyuncu.

Macabbi Tel Aviv'li Macvan ve Barcelona'lı Perovic front court rotasyonun güçlenmesini sağlıyor. Boban Marjanovic forma numarasına (22) benzer bir şekilde 2.22 boyunda. Ancak basketbol yetenekleri çok sınırlı. Sanki sokakta görülüp de 'Bu çocuktan basketçi olur.' denip sahaya çıkartılmış gibi. Top hakimiyeti falan felaket... En azından uzun kollara sahip de savunmada tehdit yaratyor. O da olmasa sıfır...

Kubilay Arslan

9 Ağustos 2011 Salı

Eurobasket Günlüğü #5 (Ex-Yu Tournament 3.gün)

Avrupa Basketbol Şampiyonası hazırlık turnuvalarının en büyüğü sayılabilecek Ex-Yu Tournament'da grup maçlarının sonuna gelindi. Dünkü karşılaşmalar sonucunda 3.lük maçı ve final maçının kimler arasında oynanacağı belli oldu. Bosna'yı 82-61 yenen Sırbistan ilk finalist olurken, Hırvatistan'ı 65-60 yenen Slovenya'da Sırbistan'ın rakibi oldu.

Sırbistan: 82 Bosna Hersek:61


Tartışmasız turnuvanın en keyifsiz maçıydı. Makedonya'nın Sırbistan karşısında bir gün öncesinde gösterdiği performans sonrasında Bosna'dan böyle bir şey bekliyordum doğrusu. Ancak Sırbistan'ın ezici üstünlükle bitirdiği ilk çeyrek sonrasında her şey bitti.  Diğer 3 çeyreğin artık formalite olduğu maçı ana hatlarıyla hatırlayacak olursak;

NOT:  Anadolu Efes'in yeni transferi Dusko Savanovic benchten oyuna dahil oldu.

1.periyotta üstte de bahsettiğim gibi Sırbistan'ın rahat oyunu vardı. Krstic ve Macvan'ın Bosna pota altında cirit attığı bu periyotu Sırbistan 25-10 önde tamamladı.

Daha ilk çeyrekten aradığı farkı bulan Sırplar maçın geri kalanında frene bastı. Bosna'da ise şaşırtıcı bir gelişme ile Teletovic zorlama şutlarını bize izletmedi. Bu çeyreğin sonlarında Varda ve Teletovic'in şans üçlükleri olmasa skor daha vahim olabilirdi.

NOT 2: Maçın son dakikalarında Teletovic'in kişisel istatistiklerini geliştirmesinden başka önemli bir olay olmadı.

Maç hakkında yazılacak gerçekten bir şey yok. 2.devrede Eurosport 2 spikeri Dağhan Irak'ın eski Yugoslavya ülkeleri hakkında verdiği genel kültür bilgileri de olmasa gerçekten çekilmezdi.

Slovenya:65 Hırvatistan:60 


Kendi gruplarında Karadağ'ı devirerek final için sahaya çıkan iki güçlü takım: Slovenya ve Hırvatistan. Sırbistan-Bosna ne kadar canımızı sıktıysa da bu maç üstümüzdeki pası aldı ve keyif verdi.

Slovenya: Maç boyunca Smodis-Lorbek üzerinden sayı bulmaya çalışan Slovenlerde maçı kaybetmelerindeki en büyük etken güçlü olarak sayabileceğimiz kısa rotasyonlarından yeterli desteği alamadılar. Savunmada Hırvat uzunlarına çözüm bulamadıklarının en büyük kanıtı 2.çeyrekte yedikleri -sadece faul atışlarından gelen- 8-0'lık seri. Turnuva genelinde bu fizik dezavantajlarını hücumlarıyla dengelemeyi başarabilecekler mi bilemiyorum.

NOT: Slovenya'nın maça -Caner Eler'in deyimiyle- deneysel bir beşle çıktığını belirtmek de fayda var.Božidar Maljkovići  Dragic ve Lakovic yerine Goran Jagodnik, Luka Rupnik gibi oyunculara maça başladı.

Hırvatistan: Bugün finalde Sırbistan ile oynayacak Hırvatistan da pota altı gerçekten çok güçlü. Ante Tomic-Damir Markota-Luksa Andric-Stanko Barac ile maçı kazandılar üstüne üstlük Tomic çok kötü oynadı, Andric de süre alamadı. Kısa rotasyonunda Ukic de olsa net madalya adayı olurlardı

İlk olarak kısalardan başlayalım. Draper klasik Amerikalı guard terimine uyarak, Hırvatistan'ın temposunu arttıyor, takıma enerji veriyor. Daha ilk çeyrekte yaptığı 3 top çalma da es geçilmemesi gereken bir istatistik. Boganovic, Karadağ maçına oranla biraz daha kötü oynadı, Tomas daha formunu bulamadı ama dünkü maçta çok ekstra bir isim vardı: Simon Krunoslav. Tomas'ın Eurobasket'te rotasyonun ana parçası olacağını düşünürsek süreleri biraz azalacak Simon'un ancak Vranjkovic, muhtemelen Bogdanovic-Tomas ikilisini yedekleyecek iyi bir oyuncu olduğuna seviniyordur.

Bu arada üstte uzun rotasyonunda Luksa Andric dedim ancak Luka Zoric'i de unutmamak lazım. Dünkü maçta Andric'den çok daha fazla süre alan Zoric, rakipte skorer bir uzun olduğunda -Lorbek gibi- tercih edilebilir.

Kubilay Arslan    lostnba@gmail.com

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Eurobasket Günlüğü #4 (Slovenya-Karadağ)


Ex-Yu Tournament'da ikinci gün geride kaldı. Gayet keyifli geçen maçlar sonrasında 5.lik mücadelesinin Karadağ ile Makedonya arasında geçeceği kesinleşti. Sırbistan'ın Makedonya'yı 81-73, Slovenya'nın Karadağ'ı 86-79 yendiği karşılaşmaların değerlendirmesine geçelim.

Slovenya: 86 Karadağ: 79

Maç ile ilgili ilk olarak şunu söylemek istiyorum: Slovenya seyircisinden bunu hiç beklemezdim. Litvanya ile dünya üzerinde basketbol ülkesi diyebileceğimiz sınırlı ülkelerden biri olan Slovenya, Türkiye'deki şampiyonaya binlerce kişilik kafilerle çıkarma yaparken kendi evlerindeki bu büyük turnuvada salonu doldurmamaları çok üzücü. Neyse biz maça dönelim...

NOT: Birbirlerinin çapraz grubunda bulunan bu ekip büyük bir sürpriz olmazsa 2.turda karşı karşıya gelecek.

Karşılaşma sert başladı. Benim bildiğim rakibin yıldızını fiziksel mücadelerle sert faullerle bir nevi sınamak normaldir ancak Jeretin'in bunu bir hazırlık maçında üstüne üstlük ilk çeyreğinde yapması normal değil. Bu faullerin ardından sahada kısa bir gerginlik yaşandı ve Slovenya'dan Smodis, Karadağ'dan Dasic oyundan atıldı. Karadağ'ın fiziksel üstünlüğünün olduğu barizdi, bu üstünlüğü biraz abarttılar ve çeyreği 9 faulle tamamladılar.

Ancak Karadağ'ın Slovenya'ya karşı oyun planı gibi gözüken bu sertliği zaman zaman meyvelerini verdi. Boyalı alanda Slovenya, Pekovic'e çözüm bulamadı ve ilk çeyreği 22-19 geride kapadı. 

Slovenya'da boyalı alanda fizik eksikliği çekilirken kısalarda Karadağ'dan kat kat üstün. 2.çeyrekte de farkın açılmasında en büyük etken bu oldu. Karadağ gibi karşılarında rakibi bozmaya çalışmayan bir ekip olmasaydı fark daha üst seviyele de gelebilirdi.

Karadağ tarafında ise benim Vucevic'den beklediğim katkı Dragicevic'ten geldi. Takımın skor yükünü Pekovic'le birlikte sırtlayan Dragicevic maçı da 17 sayıyla tamamladı.

3.çeyreğe 7 sayılık avantajla giren Slovenya bu farkı koruyamadı. Hücumda Dragic'in kalmasına karşılık Karadağ'da Vucevic'de oyuna dahil olunca Karadağ öne geçti. 

Son çeyrekte 3 sayılık basketler Slovenya'nın farkı açmasına katkı sağladı. Skor 79-79 iken gelen 7-0'lık  Slovenya serisi ise maça son noktayı koydu.

NOT 2: Maçın ilgi çekici performanslarından birini sergileyen Pekovic Slovenya uzunlarına karşı hücumda etkliydi ve maçı 21 sayı 9 ribaund ( 8 hücum) ile tamamladı.

Kubilay Arslan

Eurobasket Günlüğü #4 (Sırbistan-Makedonya)


Ex-Yu Tournament'da ikinci gün geride kaldı. Gayet keyifli geçler maçlar sonrasında 5.lik mücadelesinin Karadağ ile Makedonya arasında geçeceği kesinleşti. Sırbistan'ın Makedonya'yı 81-73, Slovenya'nın Karadağ'ı 86-79 yendiği karşılaşmaların değerlendirmesine geçelim.

Sırbistan: 81 Makedonya:73


Turnuvanın belki de en güçlü ekibiyle en güçsüz ekibinin karşı karşıya geldiği mücadele beklenilenin aksine çekişmeli geçti. Maçın ilk çeyreği -Eurosport 2'deki yayın çakışmasından izleyemesem de canlı istatistikten takip edebildiğim kadarıyla- net Sırbistan üstünlüğünde geçti. Teodosic'in 5 asitle Sırplara liderlik ettiği çeyrekte Efes'in yeni transferi Savanovic de 11 sayı bularak iyi bir performans sergiledi. Makedonya da bu isimlere karşılık veren isim Stojanovski oldu. 2.çeyrek ise tamamen Makedonya hegemonyasında geçti. Hücumu tamamen dış şut üzerine kurulu olan Makedonya'da eller ısınınca 5 üçlükle fark kapatıldı. Bu sekans içerisinde Sırbistan'ın bu üçlüklere savunmada çare bulamaması ilginç bir not olarak kayıtlara geçti.

İkinci devrede Makedonya üçlüklerin verdiği morali iyi kullandı ve bu çeyreği de başa baş geçirmeyi başardı. Özellikle Bosna maçında yokları oynayan Pero Antic'in ve Sokolov'un ekstra oyunlarının bu durumda katkısı büyüktü.

Son çeyrekte ise kapasitelerinin üzerinde bir performans ortaya koyan Makedonlar maçtan koptular. Sırbistan hücumlarının keyif verdiği bu çeyrekte skor 18-11 oldu ve maç 81-73 Sırbistan galibiyetiyle sonuçlandı.

NOT: Efes'in yeni isimleri Savanovic ve Ilievski'nin performansları maçın en göze çarpan noktasıydı. Savanovic 18 sayıyla takımını galibiyete taşırken, Ilievski de 8 sayı 7 asistle oynadı.

NOT 2: Makedonya'da Bosna maçında göze çarpan tek yönlü hücum bu maçta yoktu. Mümkün olduğu kadar boyalı alandan da sayı bulmaya çalıştılar. Ve şut performansları ile Eurobasket'teki rakiplerine mesajı verdiler.





Kubilay ARSLAN

7 Ağustos 2011 Pazar

Eurobasket Günlüğü #3 (Hırvatistan-Karadağ)

Ex-Yu Tournament dünkü açılış maçlarıyla başladı. İlk günde muhtemelen Slovenya'nın da maçının bulunmaması sebebiyle Sitozice Arena'da fazla seyirci yoktu. Kalite olarak ise apayrı maçlar izledik dün. Bosna Hersek-Makedonya karşılaşması ne kadar düşük skorlu, temposuz olduysa, Hırvatistan-Karadağ da bir o kadar zevkli ve keyif veren bir maç oldu. Şimdi maçların değerlendirmesine geçelim:


Hırvatistan: 85 Karadağ:71


Günün ikinci maçı bize basketbolu yeniden hatırlattı. Gruplarda tekrar birbiriyle oynayacak takımlar için iyi bir sınav olan karşılaşmayı Hırvatistan son çeyrekteki oyunuyla 85-71 kazandı. İlk maçın değerlendirmesinde yakın skor yanıltmasın demiştim burada da aynı şey farklı skor için geçerli. Maç boyunca ortada giden maç 21-11 tamamlanan 4.çeyrek ile koptu.


Maç karşılıklı basketler ile başladı. Karadağ içeriden Vuvevic ve Pekovic'in aksine Dragicevic ile etkili olurken Hırvatistan'da skor dağılımı eşit bir şekilde gerçekleşti. Pota altını etkili kullanan Karadağ'ın daha ilk çeyrekte serbest atış çizgisine 9 kez gitmesi maçın önemli notlarından oldu. İlk devre boyunca Hırvatistan'da Dontaye Draper'ın oyunu dikkat çekti. Roko Ukic'in yokluğunda PG sıkıntısı çekeceği düşünülen Hırvatistan'da Draper'ın oyunu büyük bir artı. 2.devrenin ilk saniyelerinde Karadağ'ın etkili oyunu vardı. Cook-Dragicevic ikilsiyle sayılar bulan Karadağ farkı belli bir seviyede tutmayı başardı ancak Pekovic-Vucevic ikilisinden beklenilen katkıyı alamayınca 4.çeyrekte oyundan koptular ve Hırvatistan'ın maçı kazanmasına engel olamadılar.

Makedonya için bahsettiğim tek yönlü hücum sorunu Karadağ için de geçerliydi. Sadece boyalı alandan sayı üretmeye çalışan Karadağ, alternatif yaratmayınca skorda geride kaldı. Timberwolves oyuncusu Pekovic maçın sonlarına doğru kendine gelerek ribaund ve sayılarda kendini gösterdi ancak Vucevic'in sadece 6 dakika 13 saniye alması ilginç bir ayrıntı. Rotasyon içerisinde alacağı sürenin bu kadar olması imkansız muhtemelen küçük bir sakatlık geçirdi ve riske atılmadı.

Hırvatistan ise gerçekten derin bir kadroya sahip ve bu oyuncu havuzu sayesinde Eurobasket'te iyi performanslar gösterebilirler. Yıldız oyuncuları Ante Tomic tıpkı Pekovic gibi 2.yarıda devreye girdi. Güçlü bir uzun rotasyonuna sahip olan Hırvatistan'da Tomic'e Efesli Barac ve Galatasaraylı Andric eşlik edecek. 

En ilgi çekici istatistik ise şüphesiz Damir Markota'dan geldi. 9 sayı, 7 ribaund, 5 asistle mini bir triple-double yaptı Hırvat oyuncu.

Son olarak Bogdanovic... Dış şut performansına söylenecek laf yok. 5/7 üçlük 27 sayı. Üstüne üstlük hücumda etkinliği bununla sınırlı değil, pota altına yaptığı cut'larla da sayı bulmayı başardı. Ama negatif bir ekleme yapmak gerek, 2.çeyrekte fast-break'teki kararları çok yanlıştı, vereceği bir pasla kolay basket geliyorken, 2 pozisyonda da kendisi zorladı, Eurobasket'te bu hataların cezası çok net kesilir, o yüzden dikkatli olması lazım.

Kubilay Arslan

Eurobasket Günlüğü #3 (Bosna Hersek-Makedonya)

Ex-Yu Tournament dünkü açılış maçlarıyla başladı. İlk günde muhtemelen Slovenya'nın da maçının bulunmaması sebebiyle Sitozice Arena'da fazla seyirci yoktu. Kalite olarak ise apayrı maçlar izledik dün. Bosna Hersek-Makedonya karşılaşması ne kadar düşük skorlu temposuz olduysa, Hırvatistan-Karadağ da bir o kadar zevkli ve keyif veren bir maç oldu. Şimdi maçların değerlendirmesine geçelim:

Bosna Hersek:55 Makedonya:50


C Grubu'nda bir üst tur için Karadağ ile mücadele etmesi beklenen iki ekibin mücadelesinde kazanan Bosna Hersek oldu. Skor sizi yanıltmasın, bütün maç Bosna'nın kontrolünde geçti karşılaşma, bir ara 19'lara kadar çıkan fark, son çeyrekteki Makedonya'nın 13-1'lik serisiyle kapandı.

Aslında maça hızlı başlamıştı Makedonlar. 10-2'lik bir seri yakaladılar karşılaşmanın başında. Ama Domercant'in liderliğinde Bosna cevabı çok hızlı verdi ve rakibine 6 dk. boyunca sayı arttırmadı ve çeyrek 14-10 tamamlandı. 2.çeyreğe damga vuran isim  şüphesiz Teletovic'di. Üst üste bulduğu sayılarla takımını taşıyan Teletovic'e Makedonya'dan Stojanovski cevap vermeseydi maç çok daha erken kopabilirdi. 3.çeyrekte fark geri dönülemeyecek seviyelere geldi. 18-8 biten 3.çeyrek sonunda maç bitmiş gibiydi. Son çeyrekte farkın getirdiği rehavetle Bosna oyunu biraz boşladı ve Nikolovski önderliğinde Makedonya geri geldi ancak skoru eşitlemelerine süre yetmedi.

Maç içinde gözüme en çok çarpan olay Makedonya'nın hücumdaki seçimleriydi. Tamamen dış şut üzerine kurulu bir yapı üzerinden sayı üretmeye çalıştılar. Takımın pivotu Pero Antic'in de yüksek postta top dağıtmasıyla içeriden üretime sıfırlanan Makedonya'da ilk devre sonunda boyalı alandan gelen basket 2'ydi. Tabi Makedonya şu anda en önemli silahından yoksun: Bo McCalebb. Onun takıma katılamıyla pas trafiği ve hücum çeşitliliği mutlaka arttacaktır.

Bosna Hersek'de takımın skor yükünü taşıyacak iki oyuncu var: Mirza Teletovic ve Henry Domercant. Domercant bu maçta 7 sayıda kaldı ancak iki oyuncu da kalburüstü skorerler. Günlerinde oldukları zaman can yakabilirler. Teletovic'in yanlış seçimlerde bulunarak Bosna'yı yakmaması en büyük dileğim ama bu konuda pek umutlu değilim.

NOT: Maçın sonlarında Teletovic sakatlık yaşayarak kenara geldi, şu ana kadar bu  sakatlık ile ilgili bir haber gelmedi ancak ciddi bir şey olduğunu sanmıyorum.

5 Ağustos 2011 Cuma

Eurobasket Günlüğü #2

Orkun Çolakoğlu eski yazılarından birinde güzel bir benzetme yapmıştı. 2005-2006 civarı Pivot'ta yazdığı yazısında Dallas-Phoenix maçının, sıcakta saatlerce dolaşıp eve gelen birinin sürahi dolu bir suyu görmesine benzetmişti. İşte yarın başlayacak Ex-Yu Tournament da benim için aynen böyle. BBL Finali'nin bitmesinin ardından tabi ki de maçlar oynandı; U20, U18, U16 gibi, Slovenya-Polonya-Makedonya hazırlık turnuvası gibi... Ama Ex-Yu Tournament 'baba turnuva' lakabına cuk oturan bir turnuva. Adından da anlaşılabileceği gibi eski Yugoslavya ülkelerinin katıldığı bu turnuvada Slovenya, Sırbistan, Karadağ, Bosna, Hırvatistan ve Makedonya bulunuyor.  Eurosport'un bizi internette link aramaya mecbur bırakmayacağı turnuvanın takımlarına ilk gün programına bir göz atalım.

NOT: Takımların değerlendirmelerini (Slovenya hariç) Eurobasket B Grubu ve Eurobasket C Grubu 'nda okuyabilirsiniz.


19.00 Bosna Hersek-Makedonya

22.00 Hırvatistan-Karadağ

İlk gün ev sahibi Slovenya ve favori Sırbistan sahaya çıkmıyor. Yarınki programın ilginç olan tarafı ise takımların hepsinin C Grubu'nda oynayacak olması. Bu takımların haricinde C Grubu'nda turnuva öncesi kan kaybeden Yunanistan ve elemelerden gelecek bir takım olacak.

Günün ilk maçında büyük ihtimalle turnuvanın ve C Grubu'nun (elemelerden gelecek takımı saymazsak) en güçsüz 2 ekibi mücadele edecek. Makedonya'nın yıldız oyuncusu Siena'da müthiş bir çıkış yapan ancak Slovenya'daki 3'lü turnuvada forma giymeyen Bo McCalebb. Makedonya'nın sınır tanımayan devşirme oyuncu sisteminin(Darius Washington, Marques Green) son halka olan McCalebb eğer Eurobasket'te Makedonya bir sürpriz yapacaksa bunun en büyük sebebi olur.

Bosna Hersek'de ise bir numaralı oyuncu aşina olduğumuz bir isim: Henry Domercant. Türkiye'de Efes ve Karşıyaka formalarını giyen Domercant de tahmin edebileceğiniz gibi devşirme.

Dikkat edilmesi gereken oyuncular listesinde ise Makedonya'dan Pero Antic var. Slovenya'daki turnuvada Makedonya'nın belli bir bölüme kadar maçın içinde kalmasını sağlamıştı. Pivot pozisyonunda oynamasına rağmen hatırı sayılır bir üçlük tehtidi olan Antic'i şimdiden bir yere not alın.

Bosna'da ise bu isim Teletovic. Geçen yıl Caja Laboral'da önemli süreler alan bir oyuncu olan Teletovic'e de dikkat.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Eurobasket Günlüğü #1

Artık basketbol gündemi yavaş yavaş milli takımlara doğru kayıyor. Eurobasket için hazırlık turnuvalarının başladığı şu dönemde milli takımımız ilk hazırlık turnuvasını İzmir'de 11-13 Ağustos'ta oynayacak. Şimdi milli takımımızla birlikte Eurobasket'te diğer takımlarla ilgili haberlerin şöyle bir üzerinden geçelim.

Türkiye'de şu anda sakatlıklar adına asayiş berkemal. Kerem Gönlüm ve Sinan Güler'den beri bir eksik vermedik ve inşallah turnuvaya kadar bu durum böyle gider. Hazırlık maçları programımız ise şöyle:

11-13 Ağustos World Cup İzmir Halkapınar Arena: Sırbistan-Almanya-Ukrayna


19-21 Ağustos Bamberg Super Cup: Almanya-Yunanistan-Belçika


24-25 Ağsutos Adidas İstanbul Cup Sinan Erdem Spor Salonu: Ukrayna-Karadağ-Yeni Zelanda ( İlk günkü Yeni Zelanda maçının ardından Ukrayna-Karadağ ikilisinden biriyle oynanacak.)

Bana göre program çok iyi. Ne çok zor, ne çok kolay, kıvamında... Turnuvadaki takımlarla ilgili bazı önemli notlar şöyle:

Almanya'da Nowitzki ve Kaman'ın Eurobasket'e katılacağı açıklanmıştı. Bu haberi ve Almanya'nın İzmir'e geleceğini gören bizleri ise Nowitzki heyecanı sarmıştı. Ancak haberler kötü. Nowitzki yorucu geçen NBA sezonu sebebiyle takıma turnuvaya yakın bir zamanda katılacak. Kabul edilebilir bir gerekçe... Ama Kaman ne alaka anlamadım. Mikael Pietrus'un Fransa'da her yıl yaptığı 'takım satma' işiyle karşılaştırılamaz ancak herhalde 'Nowitzki de gelmiyor zaten, birkaç günde kafamı dinleyeyim' dedi herhalde. Neyse...

Yunanistan ise Spanoulis'in ardından 'Baby Shaq' Schortsanitis'in (artık Google'da kontrol etmeden yazabiliyorum) sakatlığının ardından artık resmen şampiyonluk adayları arasından çekildi. 2010'daki ayak oyunlarını basketbol tanrıları fena çarpmıştı bu yıl da sakatlıklar...

NOT:Bu arada İzmir'deki ve İstanbul'daki turnuvalarda sadece Türkiye'nin maçlarını yayınlayacak olan CNN Türk'e de sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum. Teşekkürler.

Yunanistan'ın C Grubu'ndaki en büyük rakibi olarak görünen Hırvatistan'dan da bir kötü haber geldi. FB Ülker'in de oyuncusu olan Roko Ukic turnuvaya katılamayacak. Fenerbahçe'deki durumunda ise bir sorun yok. 1.5 ay deniyor, büyük ihtimalle liglerin başına yetişecek.

Gruplardaki dengesizlik ise -özellikle şu sakatlıklardan sonra- gerçekten sinirimi bozuyor. A veya B Grubu'nda olsa çeyrek finale çıkması imkansız Yunanistan görünüşe bakılırsa elini kolunu sallaya sallaya çeyrek final biletini alacak. Ancak ben Karadağ'dan umutluyum, zaten C Grubu Değerlendirmesi'nde değinmiştim.