3 Aralık 2011 Cumartesi

Burak Bıyıktay Röportajı - 2



E.E : Ligin 8. haftası oynanacak. Bu haftaya kadar bir Aliağa değerlendirmesi alabilir miyiz? İstenenler yapılabildi mi?

B.B : 1. haftadaki Hacettepe maçında motivasyon sıkıntısı yaşadık. Çünkü sezon öncesi Hacettepe’yle yaptığımız 3 hazırlık maçını da kazanmıştık. Bu yüzden lige kötü bir giriş yapmak zorunda kaldık. Ancak bu maç haricinde kazanmamız gereken hiçbir maçı kaybetmedik. Bazı kişiler Tofaş galibiyetinin ‘ekstra bir galibiyet’ olduğu görüşünde ancak ben buna katılmıyorum. O maçı evimizde zaten kazanmamız gerekiyordu. Toplamda ise 7 maçta 4 galibiyetimiz var. Hedefimiz, bu 7 maçlık süreçte 5 galibiyet almaktı, başaramadık ancak telafi edeceğiz. Basketbol olarak ise çok inişli – çıkışlı bir performans ortaya koyuyoruz, bunu daha stabil hale getirmemiz lazım. Birbirini tanımayan oyunculardan kurulu bir kadroya sahip olduğumuz için geçirdiğimiz bu süreç gayet normal.

K.A : Peki yabancı rotasyonu hakkında görüşleriniz neler? Performanslarından memnun musunuz? Beklentilerinizi karşılayabildiler mi?

B.B : Aslında şu ana kadar ki maçlarımızda yerli oyuncuların performansı daha çok öne çıktı. Ben şuna inanıyorum, yabancı rotasyonun ne kadar iyi olursa olsun, bunu tamamlayacak yerli oyuncuların yoksa başarılı olamazsın. Bunun için Ersin Görkem ve Ümit Sonkol gibi iki değerli Türk oyuncuyu kadroya kattık. Bunun dışında Buğrahan gibi, Pertev gibi, Orhun Hacıyeva gibi oyuncuları uzun vadede katkı sağlamaları için takıma dahil ettik. Özellikle son transferimiz Orhun Hacıyeva benim beklentilerimin çok üstünde çıktı, bence Türk basketbolunun önemli oyuncularından olacak. Onun sürelerine dikkat edip, özelliklerini sahada göstermesini sağlayacağız. Bu şekilde genç ve tecrübeli oyuncuların dengesini iyi kurup, kaliteli bir guardla başarılı olmaya çalışacağız. Ratkovica’yı PG pozisyonu için seçmemizin sebebi de bu. Toolson – Ersin gibi skorer bir ikilinin yanına, bir skorer daha almak yerine, takımı oynatacak bir oyuncu almayı seçtik. Uzun konusunda ise bütçemizin elverdiği kadarıyla iyi bir rotasyon oluşturduk. Genellikle üst seviye uzunlar, Avrupa kupası oynamayan takımlara gelmek istemiyorlar. Biz de bir ‘rookie’ transfer edip ondan maksimum verim almaya çalışıyoruz. Aslında Qvale bunu yapabilecek bir oyuncu ancak kolej çıkışlı olduğu için Avrupa basketboluna hemen uyum sağlayamadı. Qvale’in yanına Pinkney’i monte ettik. Toolson skorer bir oyuncu. Ratkovica’ya ise takımın dinamosu diyebilirim. Onun performansı bizim için kilit nokta. Üst seviye takımların bile oyuncu bulmakta zorlandığı şu dönemde low post yerine pick&roll oynayabilecek çabuk ayaklı oyuncular seçtik.

K.A : Peki Aliağa özelinden çıkıp ligin geneline bakarsak, lokavtın bitişinin Beko Basketbol Ligi’ne nasıl etkileri olacak sizce?

B.B : Ben lokavtın gerektiğinden uzun sürdüğünü düşünüyorum. Basketbolu ekonomi açısından değerlendirecek olursak, basketbol Amerika için büyük bir gelir kaynağı. NBA’de sezonun oynanmayacağını duyduğumda bir saniye bile inanmadım çünkü milyarlarca doları ne takım sahipleri bırakır, ne oyuncular bırakır, ne de ABD hükümeti bırakır. Tabi bir de işin şu boyutunu düşünmek lazım, Deron Williams gibi oyuncuların 17.5 milyon dolarlık kontratları var, sezon oynanmaması onlar için mali bir sıkıntı yaratmaz. Ama bu sezon draftta seçilen oyuncular ne olacak? Oynamayı bekliyorlar. Bu gibi etkenlerin sonucunda lokavt bitti. Bunun Türkiye’ye etkisine gelecek olursak, herkesin konuştuğu takım elbette ki Beşiktaş Milangaz. Ancak Galatasaray’ın da lokavtın bitişinden etkileneceğini düşünüyorum çünkü Zaza’yı daha yeni yapının içine yerleştirmişler, rotasyona dahil etmişlerdi. Aynı şekilde Fenerbahçe Ülker’de Sefolosha’yı. Ancak isim değerinden dolayı Deron Williams – Beşiktaş Milangaz daha ön planda. Yapılarını tamamen Deron Williams’ın üzerine kurduklarından doğal olarak olumsuz yönde etkilenecekler.

K.A : Ergin Ataman bu konuda bir ‘B Planı’nda sahip olduklarını söylemişti.

B.B : Bu durumun B Planı olamaz. Deron Williams gibi skor üretebilen, takımını oynatabilen, tempoyu arttırabilen, savunma yapabilen –bizim maçta Toolson’u ona tutturmuşlardı- oyuncunun yerine birini bulmak, hele sezon ortasında çok zor. Mesela Semih Erden’in yerine büyük ihtimalle yabancı bir uzun alacaklar. Sistem, yapı, oyuncular sezon ortasında değişecek. Deron Williams’ın formasının emekli edilmesi bana göre saçmalık. Yaptığın iyi bir iş var, bırak orada kalsın. Şampiyon olmuş kadronun ismi, cismi yok ortada. Topu topu 15 maç oynamış bir oyuncunun forması emekli ediliyor. 109 yıllık bir kulübün formasının daha değerli olması lazım.

K.A : Spor Toto Türkiye Kupası’nda sekizli finallere kaldınız. Final hedefiniz var mı?

B.B : Kendinize böyle bir hedef koymanız mümkün ancak bunun rasyonel bir hedef olacağını düşünmüyorum. ‘İyi bir kura’ hedefi daha gerçekçi. Bu tip turnuvalara gün gün bakmanız lazım.

K.A : Türkiye Kupası finali için 2008 yılındaki Oyak Renault örneği var.

B.B : Ancak o yılki ligle, bu yılki lig farklı. Diğer takımlara fark atmış tepede duran üç ekip var. Bu takımları her zaman yenmek mümkün değil. Yarı final yapmak bizim için başarıdır. Yarı finalden sonra da dişimize göre bir ekip gelirse final neden olmasın? Ancak dediğim gibi bu tip olaylar sürpriz olur, şu an size sorsam finali kim oynar diye, Galatasaray, Fenerbahçe veya Efes dersiniz. Gerçekçi olmak lazım.

K.A : Basında çok konuşuldu, yazıldı, çizildi. Yeni kurallar hakkında – 0 tolerans – sizin görüşleriniz neler?

B.B : Ben aslında bu 0 tolerans kuralına katılıyorum. Ancak 0 toleransdan daha önemlisi standart. Eğer bu kuralı her maçta, her şehirde, her takıma karşı uygulayabileceksiniz ne ala. 0 toleransın sağlıklı bir şekilde uygulanması halinde geriye sadece basketbol kalır, ne hakemle uğraşma, ne de başka bir şey… Ancak maalesef bu kural istikrarlı bir şekilde uygulanamıyor. Standart olması gerektiğini ben daha önce de söyledim ancak bazı maçlarda bu standartı göremiyorum (Gülüyor).

E.E : Bazı oyuncuların maç öncesi uğurları vardır. Sizin de koç olarak böyle uğrularınız var mı?

B.B : Benim spesifik uğurlarım yoktur ama maç öncesi giydiğim gömleğe, ayakkabıya, çoraplara dikkat ederim. Ama ben bunu uğur olarak düşünmüyorum, bir alışkanlık.

K.A : Konuyu yine basketbola döndürüyorum ama… Takımların istatistiklerine bakıldığında 18.3’lük asist ortalaması göze çarpıyor. Hücum – savunma dengesini oturtacağınızı söylemiştiniz ama ön planda yine hücum var gibi. Ayrıca bu rakam geçen yıllara oranla daha oturmuş bir ofans sistemi uyguladığınızı gösteriyor. Sizin düşünceleriniz neler?

B.B : Tabi bu rakama en büyük katkıyı veren oyuncu Ratkovica. Topu ne kadar iyi paylaşırsan, o kadar iyi takım olursun. Sadece pick&roll oynayarak takım olamazsın. Kadroda hücumcu oyuncuların olması hücumun ön plana çıkmasında en büyük etken. Savunma yetenek gerektirmeyen ama enerji gerektiren bir iş. Örneğin Euroleague’de iyi oyuncular hücumlarının yanı sıra iyi de savunma yapan oyunculardır. Bizim de böyle yapmamız lazım, savunmayı bir kenara atmak yanlış. Takım olgusu da budur zaten.

K.A : Klişe bir soruyla kapatalım o zaman röportajı… Aliağa’daki seyirci desteğinden memnun musunuz ve söylemek istediğiniz son bir şey var mı?

B.B : Aliağa’da bir taraftar kitlesi olduğunu söyleyemeyiz. Saha avantajı yaratmak için bu önemli bir etken ancak bizim seyirciler işler iyi gittiğinde bağırmaya başlıyor (Gülüyor). Ama genel olarak salon boş kalmıyor, halkın ilgisinden memnunuz. Tabi biraz da kadrodaki oyunculara bağlı bu durum. Konu yine aynı yere geliyor ama Akatlar’a 300 kişi gelmezken Deron Williams tranferinden sonra işler değişti. Allen Iverson’da da durum aynı olmuştu. Bu durum bana çok ters geliyor, o zaman bu insanların basketbol seyircisi olduğunu söylemek güç. Durum böyle olunca transferler de buna göre yapılıyor. Doğru olan istikrarlı bir şekilde salona gelerek takımını desteklemek.

 KUBİLAY ARSLAN                                       EBRU ERDOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder