2 Aralık 2011 Cuma

Burak Bıyıktay Röportajı - 1



Basketizm'den Burak Atlayan aracılığıyla iletişime geçtiğimiz Burak Bıyıktay ile - yine Basketizm'den Ebru Erdoğan'la- keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Aliağa'dan Beşiktaş günlerine, lokavtın bitiminden ligin genel durumuna kadar birçok konuyu konuştuğumuz bu keyifli röportajı iki bölüme ayırarak yayınlıyorum. İlki şimdi gelsin, ikincisi de yarına blogda olur :)

Ebru Erdoğan: Biraz klasik olacak ama Burak Bıyıktay’ı tanıyarak başlayalım.

Burak Bıyıktay: 1978’de Eczazcıbaşı’nda basketbol oynamaya başladım, daha sonrasında Beşiktaş’a transfer oldum. Yaklaşık 16 sene 1. ligde oynadıktan sonra oyunculuk kariyerimi bitirdim ve Beşiktaş altyapısında antrenörlüğe başladım. Beşiktaş’ta yıldız takım, genç takım antrenörlüğü ve A takım yardımcı antrenörlüğünden sonra baş antrenör oldum. Hali hazırda Aliağa Petkim’in başında bulunmaktayım.

Kubilay Arslan: İlk head-coach’lık deneyiminizi İhsan Bayülken’in görevden ayrılmasından sonra yapmış ve ilk maçınızda Ülker’i mağlup etmiştiniz. Aynı şekilde Hakan Demir’in istifasından sonra da takımın başındaki ilk maçınızda Fenerbahçe’yi devirdiniz. Koç değişiminden sonra bu galibiyetlerin gelmesinin özel bir sebebi var mı?

B.B: Koç değişimleri genelde takımlara pozitif motivasyon sağlar. Örneğin o ilk maçımda Ülker’i yendikten sonra, Ülker’i eleyerek final oynamıştık. Ondan sonra ben kulüpte koç olarak devam etmeyi planlıyordum ama şartlar gereği sportif direktörlük gibi biraz daha saha dışı yerlerde görev aldım. Hakan Demir, o yıl iyi bir başlangıç yapamamıştı, istifasının ardından bana teklif geldi ve ben de kabul ettim.

K.A : Peki Aliağa’ya geçmeden biraz da Beşiktaş’tan ayrılma sürecinizden bahsedelim. ‘Allen Iverson’a süre vermiyor’ gibi birçok tartışma konusu çıkmıştı o dönemlerde, sizin düşünceleriniz neler?

B.B : Allen Iverson aslında benim çok isteğim doğrultusunda gelişen bir transfer olmadı. Sezon başında gelmesi durumunda memnuniyetle kabul eder, ona göre bir takım oluştururduk. Ancak takımı kurduktan sonra böylesine büyük bir ismi monte etmek çok zor. Ayrıca kendisinin basketbola ara vermiş olması, fizik olarak iyi durumda olmaması eklenince işler daha da zorlaştı. Artık orada kalmam doğru olmazdı, ben de ayrıldım.

K.A : Aliağa’ya gelmeden önce takımın başında sistemini bireysel performanslar üzerine kuran Halil Üner vardı, siz ise oyuncuları hücumda daha rahat bırakan bir yapıyı benimsiyorsunuz. Takımda bu geçiş süreci nasıl yaşandı?

B.B : Geçen sene Halil Hoca buradan ayrılınca bana teklif geldi, ben de seve seve kabul ettim. İlk başlar kolay olmadı tabi, kaybeden damgası yemiş dağınık bir takımdık. Kümede kalmanın bile zor olduğu bir durumdaydık. Ben de bazı hedef maçlar belirledim ve bunların hepsini kazandık. Kaybeden bir takımı motive etmek kolay bir iş değildi ancak kümede kalma amacımıza ulaştık.

K.A : Geçen yılki kadroda revizyona gidildi ve yepyeni bir takım oluşturuldu. Yine geçen yıllarda iyi hücum yapan ancak savunmada zayıf kalan Aliağa’da bu yıl uçurum o kadar yüksek seviyelerde değil, denge sağlanmış gibi. Yeni kadroyu oluştururken savunma faktörünü de göz önünde bulundurdunuz mu?

B.B : Ben, Beşiktaş’ta tempolu oyunu seven ancak savunmada başarılı olamayan Mire Chatman’la çalıştım. Chatman’ın etrafına kadro kurarken yüksek tempoya ayak uydurabilecek isimler seçmeye çalıştık. Ve bu sistemi de iyi uyguladık. Fakat ertesi sene, kadromuzu aynı tutamadık ve hücum – savunma dengesini sağlayamadık. Bu sene kadroyu yeniden kurarken oyuncuların savunma özelliklerine dikkat ettik. ‘Savunma guarddan başlar’ düşüncesiyle takımı oynatmasının yanında iyi de savunma yapan Ratkovica’yı takıma dahil ettik. Tam saha basketbolundan, yarı saha basketboluna dönmeyi tercih ettik, çünkü o tempoyu yakalamak her zaman mümkün olmuyor. Atletik guard-forvet-uzun rotasyonunuzun olması lazım ki, bunu yakalamak kolay bir iş değil. Savunmayı oturtmaya çalışıyoruz ancak 12 yeni oyuncuyla bunu kısa sürede başarmak mümkün değil. Daha üst seviye maçları iyi oynayıp, düşük seviye maçları daha kötü oynama gibi bir özelliğimiz var. Ancak dediğim gibi bunların hepsi zaman içinde değişecek, daha iyiye gidecek.

E.E: Aliağa’nın bu yıl ligdeki hedefleri neler?

B.B: Tabi ki yönetimin hedefi son 3 sezondur küme düşme potasından zar zor kurtuldukları için rahat bir sezon geçirmek, benim şahsi hedefim ise play-off’a girebilmek. Hacettepe maçı hariç istediğimiz galibiyetleri almayı başardık ligde ancak play-off istiyorsak bizden üst seviyedeki takımlardan da maç çalmamız lazım. Bu sezon yeni bir yönetime sahip olduğumuzu ve bütçemizin de sınırlı olduğunu, beklentileri ayarlamak konusunda hatırlatmamız lazım.

K.A : Spor Toto Türkiye Kupası’nda çok önemli bir başarı elde ettiniz. Türk Telekom’a fark attıktan sonra, Anadolu Efes’i 55 sayıda tutarak gruptan 1. çıktınız. İzmir’de takımın havası nasıldı, nasıl geldi bu 1.lik?

B.B : Biz o dönemde birbirleriyle çok maça çıkmamış oyunculara sahiptik, ancak Efes karşısında takım gibi oynadık, takım savunmasını iyi yaptık. Tempoyu elimizde tuttuk. Tabi Efes’in o maça bir iddiası olmadan çıktığını, bizim ise mutlak kazanmamız gerektiği faktörünü de atlamayalım. Ancak bu sezon, yanılmıyorsam, değişen sisteme göre çapraz eşleşme yapılacakmış grup 1.leri ile 2.leri arasında. Tabi bu da kura açısından önemli bir avantaj. Basketbolu seven bir topluluğa ve yönetime sahibiz. En önemlisi ise ayaklarımızın yere basması. Biz ‘o kupayı alalım, şampiyon olalım’ diye düşünmek yerine ‘bizim bütçemiz bu, buna göre hedef koyacağız’ diyoruz. Ben bu beklenti sıkıntısını Beşiktaş’ta yaşadım, o yüzden kulüpteki herkesin bu düşüncede olması sevindirici. Biz her gün daha ileriye giden bir takım olmak istiyoruz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder