11 Kasım 2011 Cuma

Euroleague Gününden Notlar





PANATHINAIKOS - CSKA:


Maçı bugün kayıttan izledim. Bilgiler tazeyken bu maçtan başlıyorum, Efes - Maccabi biraz sonra...

-Müthiş bir maç oldu. Artık rastgele kullanılmaya başlayan 'Bizi basketbola doyurdu' cümlesini hakkıyla karşılayacak cinstendi.

-Maçın geneline bakıldığında oyunu Pana'nın kontrol ettiğini söyleyebiliriz. Hücum sisteminde pick&roll'u 1 numaralı silah olarak kullanan Obradovic, maçın başlarında bunu Diamantidis/Maric ikilisiyle etkili kullandı. İyi bir bitirici olan Vougioukas ve pick&roll sonrası dışarıya açılıp şut tehtidi yaratabilecek Smith'i kadrosunda bulunduruyor PAO. E, bu işin üstatlarından Jasikevicius'da mevcut. Daha ne olsun..

-İlk devrenin sonunda CSKA'nın skorda geride kalmasının en büyük sebebi şüphesiz Kirilenko - Teodosic ikilisinin etkisiz kalmasaydı. Ancak 3. çeyrekte CSKA'nın akıcı hücum ederek farkı kapatmasında en büyük etken Teodosic oldu. Kirilenko ise belki de maçın en kritik hamlesini yaparak, bitime 5 dakika kala CSKA adına kıvılcımı çaktı.

-4.çeyrekteki geri dönüşte elbette ki Kirilenko bireysel olarak başı çekti ancak takım olarak yapılan sert savunma Yunan ekibinin oyundan düşmesine sebep oldu. Savunmaya ek olarak, Krstic'in 4'lemesine rağmen hücumda etkili oynamaya devam etmesini de unutmamak gerek.

-CSKA'da pas trafiği kimi zaman baş döndürücü seviyelere ulaşabiliyor. Ama işler ters gittiğinde pasif kalmaları kendileri adına olumsuz bir not. PAO'nun dünkü maçta bu tip anlarda boğucu savunma yaparak durumu kendi lehine çevirmeye çalışması özellikle 2.çeyrek ve 4.çeyreğin başında sıkıntılı anlar yaşattı Rus ekibine.

-Son bir not da Jasikevicius için. Geçen yıl Fenerbahçe Ülker'e yarardan çok zararı olmuştu bana göre ama Pana'da düzeni bozmadan çok verimli oynuyor. Top kayıplarını minimize ederek oynuyor ve her zamanki gibi takımı yöneterek, boş şutlarda cezayı kesmesini biliyor. Rolünü kabul ederek, Diamantidis'den rol çalmaya çalışmaması da önemli yeşil-beyazlılar için.


ANADOLU EFES - MACCABİ ELECTRA:


Efes'te yıllar geçmesine rağmen bazı şeyler hiç değişmiyor, hep aynı kalıyor. Dün Sinan Erdem'de gördüklerimiz bunun kanıtı. Maç içinde birçok kez tempoyu ayarlama, oyunun kontrolünü eline alma şansı elde eden Efes, bütün bunları elinin tersiyle itti ve maçın bu noktaya gelmesine sebep oldu. Göze çarpan bazı notlar şöyle;


- Maccabi karşısında Vujacic'in hareketlerini, şutlarını kesip ayrı bir video yapsak maçta neler olup neler bittiğini rahatça anlayabiliriz. Giren şutlar, üçlük çizgisine alternatif olarak yapılan penetreler Efes'in grafiğini yukarı çekerken, kötü oynadığında yaptığı işlere saplantılı derecede bağlanıyor, bırakmıyor. Eh, böyle olunca da Efes hücumunda akıcılık, top paylaşımı falan kalmıyor. Biraz uç bir örnek olabilir ancak Fenerbahçe'deki Jerrells'a benzetebiliriz kendisini. Vujacic hakkında son cümle İlker Üçer'den (nam-ı diğer Marko) geliyor: 'İki ucu boklu değenek'


-Maccabi'nin evinde Real Madrid'i yendiği maçı izleyenler hatırlar, koç Pablo Laso Schortsanitis'i savunmak için, ilk beşte Ante Tomic yerine Mirza Begic ile başlamıştı. Ancak Sofo iki oyuncuya da karşı net üstünlük kurmuş, pota altını domine etmişti. Dün akşamda Barac - Batista ikilisi yunan oyuncuya 1'e 1'de çare olamadı. Euroleague'de Schortsanitis'in fiziğine yaklaşabilecek nadir oyunculardan Batista'nın bile savunmada sorunlar yaşaması -Schortsanitis özelinden çıkıp genele baktığımızda- Maccabi'nin boyalı alandan %60 ile oynamasına sebep oldu.


-Laf pota altından açılmışken, savunmada olduğu gibi hücumda da sıkıntıların olduğunu söylemek lazım. Barac'in pick&roll sonrası sayıları Efes'in bu bölgedeki tek silahıydı. Özellikle maçın sonlarında içerinin unutulması, fast-break'de üçlük denenmesi gibi unutmak isteyeceğimiz anların yaşanmasına yol açtı. Bu arada Efes maç boyunca tam 33 üçlük denedi. Evet, 33 ...


-4 numaradan beklenen verim alınamadı. Ersan ve Savanovic'in isim olarak çok ön plana çıkmaları, bizleri de beklentiye sevk ediyor. Elbette iki oyuncudan +50 ranking gelmesini beklemek hayalcilik olur ancak Ersan'ın bazı anlarda sazı eline alıp, maçın gidişatını etkileyememesi, Savanovic'in 22 dakikada 0 sayıda kalması hoş karşılanacak şeyler değil.


-Son satırlar ise Maccabi için.. David Blatt'in yarattığı takıma ve sistemine saygı duymamak elde değil. 26 basketin 22'sinin asist üzerinden geldiğini söyleyip noktayı koymak da mümkün ancak Farmar kumarının tutması onları F-4'a kadar götürebilir. Geçen sezonki kadrodan Eidson ve Pargo gibi önemli isimleri kaybettiler ama oyun anlayışları değişmiş değil. Tempoyu üst seviylere çekmeyi seviyorlar ve karşılarına bu tempoyu kesebilecek bir takım çıkmadıkça en az Barcelona ve CSKA kadar şampiyonluk adayılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder