24 Ağustos 2011 Çarşamba

Eurobasket Günlüğü #9 (Turnuva Başlamamışken, Neyin Umutsuzluğu Bu?)



Bugün Milli Takım’ın Litvanya öncesi son hazırlık turnuvası olan Adidas İstanbul Cup başlıyor. 8 maçlık hazırlık programının son iki maçı için Yeni Zelanda ve Karadağ/Ukrayna ikilisinden biriyle oynayacak milliler.

Şu ana kadar oynadığımız 6 maçta görüntü pek iyi değil. Yunanistan ve Sırbistan’a kabul edilemez farklarla kaybetmek, Almanya’ya (hem Nowitzki’li hem Nowtizki’siz) 2 defa boyun eğmek, Ukrayna ve Belçika gibi takımlara karşı ise uç ucuna galibiyetler almak, şüphesiz çoğu kişiyi endişeye düşürdü. Sonuçları bir kenara bıraktığımızda ise oynanan basketbol, endişe kat sayısının artmasına sebep oluyor. Bu endişeye sahip kişilerden biri de bendim. Ama endişeler yerini yavaş yavaş umutsuzluğa ve takıma saldıraya bıraktı. Ancak…

Milli Takım diğer ülkelerle karşılaştırıldığında farklı bir hazırlık programı takip ediyor. Eurobasket’te rakibimiz olacak çoğu ülke turnuvaya bol bol hazırlık maçları yaparak hazırlanırken millilerde durum çok farklı. Artık çok daha zorlu olan Eurobasket sisteminde belli bir yerde takılıp kalmamak için kondisyon depolamaya önem veriliyor, ağır idmanlar yapıyor.

Hani koçlar oyunculara yorucu antremanlar yaptırırken, ‘Şimdi yoruluyorsunuz ama bu çalışmalar maçlarda işinize yarayacak.’ derler ya... Kulağa çok klişe bir söz gibi gelebilir ama ne kadar doğru. İşte milli takımın durumu da buna benzer. Oyuncular Bormio’daki kampın yorgunluğunu hissediyor, sanki halleri yokmuş gibi oynuyorlar. ‘Bormio’nun üzerinden kaç gün geçti, ne diyorsun sen?’ demeyin. Abdi İpekçi’de de bu idman temposu devam etti, daha yeni yeni düşüyor…

Dikkatinizi çektiyse Almanya’da her gün oyunumuz daha iyiye gitti. Gelinebilecek en dip seviyeye Yunanistan maçında indik, Belçika maçında bir adım daha üst seviyedeydik. Almanya maçında ise 2. yarıda alan savunmasına takılmasak, galip gelecektik.

Günden güne savunmamız daha iyiye gitti. Hücumda yüzde açısından hep aynı seviyedeydik ama hücum seçimlerini son maçlarda daha iyi yaptık. Top çemberden geçmese de sırf yapılan hücum yüzünden ‘Bravo!’ dediğim anlar vardı son iki maçta.

Aslında bir konu hakkında çok toz pembe yazılmış yazılar okumayı sevmem. Durum çok kötü iken gerçekçi gelmez. Şimdi ben de böyle yazdım, ama Milli Takım’da hiçbir şey dışarıdan gösterildiği gibi kötü değil. Umudumuzu koruyacak sebeplere sahibiz. Oyuncu kalitesi, takım içerisindeki arkadaşlık çok üst seviyede. Bir de form seviyesini yakaladık mı, tamamdır.

Kubilay ARSLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder