25 Eylül 2011 Pazar

Eurobasket'in Ardından-1

Şimdi diyeceksiniz ki 'Ya kardeşim ne Eurobasket'i, üzerinden 1 hafta geçmişken, biz hazırlık maçlarını takip ediyoruz, sen kalkmış neler yazıyorsun?' Haklısınız, ancak Avrupa Şampiyonası'nı biter bitmez unutup, bir kenara atmak da doğru olmaz herhalde....

Ben de bu düşünceden yola çıkarak turnuvanın ilk 4'üne girmeyi başarmış ülkeleri yazacağım. Hadi bakalım...

İspanya: Daha dün gibi hatırlıyorum İspanya'nın Fransa karşısında oynadığı ilk hazırlık maçını (hey gidi tatil, ne kadar çabuk geçiyorsun!)... İlk devresini internetten yarım yamalak takip etmeye çalıştığım maçta İspanyollar inanılmaz oynayıp, Fransa'yı perişan ederek, 'Şampiyon belli, 2. kim olacak?' sözlerini gündeme getirmişti. Sağ olsunlar bizleri yanıltmadılar bu konuda. Takım olarak kötü oynadıklarında bile, kontrolü ellerinden kaçırmadılar, günlerinde olduklarında oluşan görüntüyü anlatmıyorum bile...

Basketbolu sık takip etmeyen birinin bile, İspanya kadrosunu eline aldığında 'Of, ne güçlü kadroymuş!' tepkisini vermesi normalken gittikçe moda olmaya başlayan devşirme oyuncu olayına de el attılar ve 'pasta üstüne krema' misali Ibaka'ya da İspanya formasını giydirdiler. Böylece kendileri açısından hedef olan maçlarda masaya yumruklarını net bir şekilde vurmayı başardılar.

İspanyollar adına turnuvada söylenebilecek tek kötü not, konsantrasyonlarını 11 maçın hepsine eşit şekilde bölmemeleriydi. Bu sorun, onları şampiyonluktan etmedi belki ancak Polonya ve Makedonya karşısında ecel terleri dökmelerine, bize de mağlup olmalarına sebep oldu. Böylece bize, maalesef hiçbir işe yaramayan' Şampiyonu yenen tek takım' tesellisini verdiler.

Fransa: İspanya konusuna turnuva öncesine örnek vererek başladık, Fransa'ya da öyle devam edelim... Şüphesiz oyuncu kalitesi olarak geçen yıllara oranla çok daha güçlü geldiler Litvanya'ya. Parker 2010'u pas geçtikten sonra takıma katıldı, Noah ilk kez Fransa için oynadı. Bütün bunların yanı sıra koç Vincent Collet'in de elindeki malzemeyi iyi kullanması olimpiyata direk katılma başarısını getirdi Fransızlara.

Atletik özelliklerini savunmada iyi kullandılar ancak onları başarılı kılan nokta kesinlikle bunu hücumla birleştirmeleriydi. Evet gelmeye çalıştığım nokta Türkiye, saklamaya gerek yok. Rakiplerini sayı ortalamalarının çok altında tutan ancak yine de galip gelmeyi başaramayan milli takımın üçlüklerde ve faul çizgisinde başarılı olduğunda geleceği noktaya en doğru örnek Fransa. Parker'ın McCalebb'e göre daha kollektif oynayarak takım arkadaşlarını işin içine dahil etmeye çalışması, Nicolas Batum'un ekstra performansı ve genel olarak çarkların iyi işlemesi pozitif noktalardı Fransızlar adına.

Olimpiyatlarda ve gelecek yıllarda bu seviyeyi korumalarının tek yolu var: Genç çekirdeği dağıtmamak. Belki şu jenerasyonlarıyla bir İspanya seviyesine gelemeyecekler ama sadece Avrupa değil Dünya'nın elit takımları arasında kalacakları kesin.

Not:  Rusya ve Makedonya değerlendirmeleri ayrı bir başlık altındaki yazıda olacak.

Kubilay ARSLAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder