5 Temmuz 2011 Salı

Büyük Umutlar



Ev sahipliği yaptığımız 2010 Dünya Şampiyonasındaki 2.liğin verdiği motivasyon ile Litvanya'ya büyük beklentiler içerisinde gideceğiz. Milli takım arenasındaki 2001'den beri süregelen inişli çıkışlı dönemin ardından işleri son iki yıldır (2009,2010) rayına koymuş gibiyiz. 2009'daki 8.lik kimseyi yanıltmasın. Çeyrek finaldeki talihsiz Yunanistan yenilgisi olmasa madalyaya gidiyorduk Polonya'daki Eurobasket'te. Ama klasman maçlarında işler çok ters gitti. Hatta öyle ters gitti ki aldığımız 8.lik derecesiyle Dünya Şampiyonası'na bile gidemeyecektik. Ev sahibi kontenjanı bizi ipten aldı ve gümüş madalyayı kazandırdı.


Kadroya gelecek olursak, adettendir, ilk önce kadroya giremeyenler konuşulur. Aslında kadro çok sürpriz olmadı ancak konuşulacak birkaç isim var. Ben de böyle yaparak başlayayım. Tabi en merak edilen konu Mehmet Okur. Bilen bilir, sakatlığı dolayısıyla 2010'daki şampiyonya da katılamamıştı Memo. Sezon içerisinde doktorların tavsiyelerine kulak asmayarak oynaması ve sakatlığını uzatması Litvanya'ya gitmesine de engel olmuş oldu. Bu konuya da açıklık kavuşturmamızın ardından şimdi gelelim tartışmalı oyunculara. İlk olarak Tutku Açık. Galatasaray CC ile TBL'de müthiş bir sezon geçirmesinin ardından bazı sitelerde adı Milli Takım için geçmeye başlamıştı Tutku'nun. Bence eklenmesi gayet de iyi olurdu. En azından ne yapacağı belli olmayan Doğuş'un yerine kadroya alınmalıydı. Son olarak da Birkan Batuk'tan bahsedelim. Tıpkı Tutku gibi o da sezonu müthiş geçirdi hatta All-Star maçının MVP'si oldu. İlerleyen yıllarda daimi olarak kadroya gireceğini düşündüğüm Birkan bu yıl en azından aday kadroya alınmalıydı. Tamam, bu kadar geniş oyuncu yelpazesinin içinden 12 kişilik kadroya kalmasını ben de beklemiyorum ama İzzet Türkyılmaz ve Sertaç Şanlı kadroya giriyorsa Birkan da girmeliydi.

Kadroya bakıldığında en dikkat çeken ve en çok konuşulan isim tabi ki de Emir Preldzic. Kalite açısından tartışmaya bile gerek yok. Geçen yılın kadrosunda Enes Kanter ile birlikte en büyük ekleme. Mutlaka takımın seviyesini birkaç kademe yukarı çıkaracaktır. PG sıkıntımıza için de aranan ilaç Preldzic. Gerçek pozisyonu SF olsa da tıpkı FB Ülker'de Ukic'e ve Jasikevicius'a verdiği destek gibi milli takımımızda da guard sorununa çözüm olabilir. Benim kafamı kurcalayan nokta devşirme olayı. Devşirme oyuncuya tamamen kapalı değilim elbette. Ancak milli takımlar seviyesinde tıpkı transfer yapıyormuşsun gibi devşirme oyuncu oynatmaya da karşıyım. Hele İspanya'nın bu yıl yaptıklarını görünce...

Milli takımlar genellikle kendi liglerinde forma giyen yabancı oyuncuları devşirme oyuncu kontenjanından milli takıma sokarlar. Jr Holden gibi,Schortsanitis gibi. (Schortsanitis'in durumu biraz daha farklı. Babası Yunan. Ancak annnesi Kamerunlu,üstelik doğduğu yer de Kamerun.). Ancak bu yıl İspanya kadrosunda Ibaka'yı oynataycak. Evet, doğru okudunuz, Oklahoma City Thunder'den Serge Ibaka'yı. Ibaka'nın İspanya olan bağlantısı da İspanya'da sadece iki yılını geçirdiği basketbol yaşantısından ibaret. İşte bu yüzden devşirme oyuncu kapısının iyice açılması benim canımı sıkıyor.




Emir Preldzic özelinden çıkıp kadroya genel olarak baktığımızda ilk dikkatimi çeken tabi ki de kısaların yetersizlği. 1-2 numara pozisyonunda geçen yılki kadroya yapılan tek ekleme Doğuş Balbay. Doğuş, bu yıl NBA Draftı'na katıldı ancak seçilemedi. Umarım, Avrupa'da iyi bir kariyeri olur ancak hücumunu özellikle şutunu geliştirmesi gerekiyor. Bu pozisyonda ilk beşte çıkacak oyuncular (muhtemelen Kerem Tunçeri ve Ömer Onan) çok iyi ama peki yedekler... PF pozisyonunda Kerem Gönlüm bile en arkalardayken, 2. oyun kurucumuzun Ender Arslan olması beni endişelendiriyor. Ender Arslan (bana göre) tıpkı Miami'deki Mario Chalmers gibi. Ne yapacağı belli olmuyor,günü gününü tutmuyor. Sinan Güler ise atletik, gerçekten maça yüreğini koyuyor ancak onun da hücumda bazı sıkıntıları var. Barış Ermiş ve Cenk Akyol ise kadroya girerlerse tıpkı geçen yılki gibi kopmuş maçların son dakikalarında oyuna girerler. Herhalde Tutku Açık'ın neden kadroya girmesini istediğimi anlatabilmişimdir.

Uzunlara gelirsek gerçekten 12 kişilik kadroya giremeyene yazık olacak. Öyle bir front court'umuz var ki turnuvanın en iyilerinden,
belki de en iyisi.Semih Erden ya da Ömer Aşık umarım turnavaya yetişirler (ki öyle gözüküyor) anak onlarsız bile gerçekten iyi uzunlarımız. Bu bölgeye yapılan Enes Kanter ve Furkan Aldemir eklemeleri de çok yerinde. Keşke takımlar arasında takas imkanı olsa da bir uzuna karşılık, şöyle iyisinden bir guard alsak. Ey FIBA duy sesimi!

Son olarak da Orhun Ene ile birkaç şey yazayım. Okuduğum bazı yazılarda Orhun Ene'nin koçluk için doğru isim olmadığı, oyuncuların ona saygı göstermeyeceği yazıyordu. Evet, Ene bana göre de en doğru isim değil ancak oyuncuların ona saygı göstermemesi gibi bir durumun asla olmayacağını düşünüyorum. Zaten şu durumda yeni bir koçla anlaşıp apayrı bir düzene girmeye gerek yok. Orhun Ene uzun süredir teknik ekipte olan biri ve koçluk deneyimi de yok değil. Bu sebeple bu konuda büyütülecek çok bir şey yok.

Bu yazılık bu kadar olsun,diğer yazılarda milli takımdan ve Eurobasket'te grubumuzdan bahsetmeye devam edeceğim.


Kubilay Arslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder